Bazen insanların düşüncelerini anlayabildiğimi düşünürdüm. Gözlerinden, mimiklerinden, davranışlarından...
Bu sefer bunu yaşayıp hissetmiştim. Kerem'in yaptığı davranıştan dolayı ona şizofren diye hitap etmiştim ama bu içsel bir dürtüydü. Gerçek olma ihtimali bile beni korkuturken yüzüme söylenmesi tüylerimi diken diken etmişti. Birinin hikayesini bilmeden onu yargılamak ne kadar doğruydu? Ya da Kerem'in yaptığı davranışın sebebi ne olursa olsun bunu hoş görmek doğru muydu?
Ne Kuzey ne Kıvılcım ne de bir başkası bu sorularımın cevabını verebilirdi. Bir tek Kerem verebilirdi... Artık bir şeylerle yüzleşmek istiyordum ve son iki gündür başıma gelen bu gerilim filmi tarzındaki olayların son bulmasını diliyordum. Son senemde odaklanmam gereken eğitim hayatım ve düzgün gitmesi gereken derslerim, kurtarılmayı bekleyen arkadaşlık ilişkilerim vardı ve zamanım bu insanlarla harcanamayacak kadar değerliydi.
🍂
Zar zorda olsa çalan okul çıkış zilini duyduğum anda iki saattir kendime verdiğim telkinlerin boş olduğunu anladım. Kerem'le yüzleşmekten o kadar çekiniyordum ki tek bir zil sesi bile bunu yüzüme tokat gibi çarpmıştı. Tökezleyerek de olsa sıramdan kalktım ve herkes sınıftan çıktığında son motivasyon konuşmamı da içimden tekrarladım.
Öyle ya da böyle olan olayları kapatacaktım. Kuzey'lere yetişmek için hızlıca sınıftan bahçeye doğru indim. Şansıma henüz dağılmamışlardı. Bahçede güvenliğin orada sohbet ediyorlardı. Kerem'in tek olması daha çok işime gelirdi fakat ayrılmaz kordonlarından dolayı grupça duruyorlardı.
Boğazımı temizleyerek onlara doğru yürüdüm. Görende miting konuşması yapacağım sanırdı. Karşımda seri katil yoktu sakin olmalıydım.
Aynen seri katil yok zaten şizofren var.
İç sesime küfrederek omuzlarımı dikleştirdim. Kuzey ilk gün gördüğüm o sessiz çocuğa dönüşmüş bir edayla yine yerden yüzünü kaldırmıyordu. Fakat geldiğimi gören grubun geri kalan üyeleri çatık kaşlarıyla bana bakıyordu.
Arkası bana dönük olan Kerem'in omzuna emin bir şekilde elimi uzattım. Ani hareketim onun gibi birini bile ürkütmüş olmalı ki sanki elimle omzunu dürtmemişimde bıçak saplamışım gibi bir anlık reflekse bana döndü.
Ani dönüşü beklenmedik bir tepki olduğundan, bana doğru dönmesiyle geriye doğru hafifçe sendeledim. Benden daha atik biri olmalı ki sağ olsun adını bilmediğim Kıvılcım'ın yanındaki çocuk son anda beni düşmekten kurtardı.
Teşekkür ederim anlamında tebessüm ettim ama o hiç oralı olmadı. Kıvırcık saçlarını eliyle dikleştirip koyu mavi gözlerini hızla benden çekti. Hepsi ayrı bir cins diye geçirdim içimden.
Kerem'in üstüme dikilmiş gözlerine sonunda karşılık verdim ama hala ağzımı bile açamamıştım. Ne vardı bunda bu kadar zorlanacak?
"Dilini mi yuttun?"
Kerem'in ego kokan ses tonuna gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum.
"Biraz konuşabilir miyiz?" Eliyle etrafı gösterdi, buyur der gibi. Oflayarak güçlü rolü yapmaktan ağrıyan omuzlarımı düşürdüm. Omuz dikleştirmek falan böyle soğukkanlı tiplerin karşısında bir işe yaramıyordu.
"Yalnız," dedim.
Kerem'in kaşları yukarı kalkarken, Kuzey'in geldiğimden berri yerde olan başı sonunda yerden kalktı.
"Geç bile kalmıştın," dedi Kerem. Sırıtan suratına yumruk atmak istesem de bu kadar istekli olmasının altında başka bir şey olmadığını umarak sakin kalmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK PLAK
Teen FictionTrajik bir kazayla tüm okul arkadaşları ve kendiside dahil hayatı değişen Işıl yeni adım attığı yepyeni bir okul ve insanların arasında kendi benliğini çözmeye çalışır. Avuçlarında geçmişindeki hataları sebebiyle hep bir kir biriktirdiğini düşünen I...