37. Bölüm 'Köşkteki Kurşun'

46 4 0
                                    


Nefretin sözlük anlamı: Bir kimseye, bir şeye karşı çok olumsuz duyulan duygu. Tiksinti duymak, iğrenmek.

Sözlükteki nefretin karşılığını ezbere bilmekle kalmamış, deneyimlemiştim de. Fakat birinin bana karşı duyduğu nefreti ilk defa bu yıl deneyimliyordum. Birinin tiksindiği, iğrendiği biri olma deneyimini bu sene tatmıştım.

Kulağıma fısıldayan dudaklar, sıcak nefesindeki öfkeyi duyduğum karşımdaki adam bana bu deneyimi tattırmıştı. Sözlükte ikimizi karşılayan bir kelimeyi bulmuştu; nefreti...

Öyle derin, öyle içtendi ki gözlerinde gördüğüm nefret... İliklerimden, tüylerimi diken diken eden bir soğukluk katıyordu bedenime. Kendimi sorgulamama sebep oluyordu.

Neden diye sormama, üzülmeme, kendimde suç aramama sebep oluyordu. Gözlerindeki nefreti kendime yakıştıramıyordum.

Ben onun hiçbir duygusunda barınmak istemiyordum. Nefretine ortak olmak bile midemi bulandırmaya, varlığımı sorgulamama sebep oluyordu.

"Çekilin önümden!"

Kuzey'in boynundaki damarlarını gösterecek kadar kuvvetle haykırdığı iki kelimeyle korumalar sorarcasına Kazım Bey'e baktı.

Kazım Bey yavaşça başını salladığında korumalar Kuzey'in önünden çekildi. Kerem önümden çekilip masanın karşısındaki duvara sırtını yaslayıp benden uzaklaştığında Kuzey anında yanıma gelip beni arkasına aldı.

"Kendi gözlerinizle gördünüz mü?" dedi Burhan Bey'e ve babasına dönerek.

"Kerem'in olduğu yerde Işıl'ın varlığı tehlikede. Bunu onun gözlerinde gördünüz mü?"

Kazım Bey'in bakışları düşünceli bir şekilde beni süzerken Kerem bana gözlerindeki nefretle bakmaya devam ediyordu. Ben ise hala kulağıma fısıldadığı cümlelerin etkisinden çıkamamış bir halde put gibi olduğum yerde duruyordum.

Yanaklarımı ıslatan yaşlar kururken, kulağımda izi kalan nefesinin yok olmasını bekliyordum.

"Bu kız hayatında kaldığı sürece de bizim varlığımızın tehlikede olduğunu sen görüyor musun?"

Kuzey'in babasına çevrili olan bakışları Burhan Bey'e döndü. Kerem'e nasıl bakıyorsa Burhan Bey'e de aynı şekilde bakıyordu. Öfkeli ve kararlı.

"Ne gibi bir tehlike?"

Kuzey'in ses tonu yükseldiğinde Burhan Bey tek kaşını kaldırdı. Bir büyüğün otoritesinden daha yüksek bir imaj sergiliyordu. Ses tonunun bile yükselmesinin bir hata olduğunu belli edercesine sert bakışlarla Kuzey'in ela gözlerine baktı.

"Hakkımızda ne biliyor? Ya da bilmediği ne kaldı?"

Kazım Bey'in sorusuyla put gibi duruşum bozuldu. Ne kadar cani olduğunuzu biliyorum, demek istedim. Kendi oğlunu bir katil olması için yetiştirdiğini biliyorum...

"Bilmesini istediğim kadarını biliyor," dedi Kuzey dişlerini sıkarak. Kazım Bey burnundan sert bir nefes verip gergince gülümsedi.

"Önemli olan hiçbir şey bilmemesi... ama sen bu sınırı da aşmışsın. Onu bu köşke sokman bile bilmesini istediklerinden fazlasını bildiğini gösteriyor."

Kuzey'in üstüne benim yüzümden gelinmesi zoruma gitmeye başlamıştı. En zoruma gidense her zaman bülbül gibi şakıyan dilimin neden kilitlendiğiydi...

Tırnaklarımı avuçlarıma sertçe bastırarak çenemi dikleştirdim ve Kuzey'in beni durdurmasına fırsat vermeden arkasından çıktım.

"Neyi bilmemden bu kadar endişeleniyorsunuz? Benden bu kadar korkmanıza sebep olan şey ne Kazım Bey?"

KIRIK PLAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin