2. Bölüm 'Revir'

347 104 530
                                    



Kötü bir durumla karşı karşıya geldiğimizde her şeyin bir rüya olmasını istemek insanoğlunun doğasında olsa gerekti. Şu anda istediğim şeyde tam olarak buydu. 

Her şeyin rüya olmasını dilemekten başka bir çarem yok gibiydi. Kurumuş kirpiklerimi açmakta zorlanıyordum. 

Gözlerimin üstüne taş koyulmuş gibi bir ağırlık vardı. Güçlükle gözlerimi açmaya çalıştım fakat acıyla ağzımdan küçük bir inleme çıktı.

"Işıl, buradayız iyi misin?" Tanıdık birinin sesini duymak bile gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Yavaş yavaş şu anda bulunduğum ortamı çözmeye başlamıştım.

Beyaz bir sedyenin üstünde yatıyordum. Duvarın şeffaf beyaz badanası da sedyeyle uyum içerisindeydi. Çevremdeki her şey beni karanlıktan bir anda çıkarmak için tasarlanmış gibiydi ve bu kadar beyazlık yeni yeni açtığım gözlerim için fazla ışık demekti.

Elimle gözlerimi ovup, yerimde dikleşmeye çalıştım. Ne zamandır burada böyle yatıyordum? 

Yüzümdeki sızlayan yere elim gitti.

"Kötü düşmüşsün ama tentürdiyot sürdü hemşire abla," dedi Zeynep. Kaşlarımı yorgunca çattım. Ben düşmemiştim ki, resmen bilinçli biri tarafından darp edilmiştim.

Dişlerimi sıktığımı fark ederek nefesimi bıraktım. Ne zamandır revirde olduğumu bile çözememiştim. Sanki etrafımı sorguladığımı anlamış gibi Deniz ellerimi tutup konuşmaya başladı.

"Seni uzun bir süre göremeyince endişelendik. Alt sınıflardan birkaç kız seni tuvalette baygın yatarken görmüş. Bize haber verdiler, görevlilerle seni revire taşıdık. Stresten olsa gerek tansiyonun düşmüş. Yere doğru devrilirken lavabo taşının sıvasız çıkıntılı kısmı yüzüne denk gelmiş olmalı, yanağında kesilmiş çünkü."

Gözlerimi belli belirsiz bir şaşkınlıkla odada gezdirdim. Hayatımda duyduğum uydurma hikayelerde ilk beşe girebilecek bir senaryoydu bu. 

 Tansiyonum falan düşmemişti, düpedüz saldırıya uğramıştım. Kafamı arkaya doğru atıp derin bir nefes aldım.

O çocuk beni o halde bırakıp kaçmış mıydı? Birilerinin kapıyı kırarcasına açıp içeri girdiğini hatırlıyordum ama hafızamı zorlasam da gerisi gelmiyordu.

"Gel canım yarana küçük bir bant yapıştıralım, kötü bir düşüş olmuş. İlk günden güzel bir başlangıç olmamış olmalı senin için, daha dikkatli olmalısın." 

Hemşire iç geçirerek nasihatlarına devam edip elindeki bandı yanağıma dikkatlice yapıştırdı.

Olaylar bu kadar hızlı gerçekleşirken tek yaptığım şey hiçbir şey söylemeden herkesin yüzüne bön bön bakmaktı.

"Birkaç ders kaytarabiliriz. Hem biraz dinlenirsin." Zeynep yaralı bir hayvanla baş başaymış gibi nazikçe bana doğru yaklaşıp koluma dokundu.

Dokunuşuyla kendime doğru gelip yerimde oturur pozisyona geçtim ve tüm bu aptal oyuna daha fazla dayanamayarak yerdeki ayakkabılarımı sedyenin altından çekip giydim.

İçimdeki öfkenin dalgalanmaya başladığını hissedebiliyordum. Yaşanan o sahneyi unutup, hiçbir şey olmamış gibi üç maymunu oynamam imkansızdı. O çocuk neredeyse onu bulacak ve yaptığı bu psikopatça davranışın nedenini öğrenecektim.

Gerektiği cezayı alması içinde elimden geleni yapacaktım.

Kendime verdiğim bu güçlü motivasyonla birlikte sedyeden aşağı yere zıplayıp ayağa kalktım. Ayaklarım zemine değer değmez köşesinde saklanan migrenimin başıma girmesi de an meselesi olmuştu.

KIRIK PLAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin