25. Bölüm 'Kalpsizden Tatlı Servisi'

116 37 75
                                    




Yepyeni ve yine duygudan duyguya sokan atraksiyonumuzun bol olduğu bir bölümle karşınızdayım. Umarım okurken keyif alırsınız. Bana ve kitabıma destek verip emeklerimin karşılığını almamı istiyorsanız lütfen vote verip, yorum yapmayı unutmayın. Okuyan, yorum yapan, özelden beni mesajlarıyla onurlandıran herkese tekrardan teşekkür ederim.

Sizleri seviyorum. Kalın sağlıcakla..

🍂

Ellerimin arasındaki fincanı dudaklarıma götürdüm. Ne kadar üflersem üfleyeyim bir türlü soğumamıştı. İçime çektiğim havayla yanaklarımı şişirip nefesimi geri fincana üfledim.

 "Nefesin yüzünden boğulacaksın," dedi Kuzey kravatını çıkarırken.

Gülümseyerek fincanı dudaklarımdan çektim. "Bana böyle sıcak kahveler yaptığından dolayı boğulacağım," diyerek karşılık verdim. Kravatını mutfak tezgahına koyup kendi kahvesinden büyük bir yudum aldı. Geri kendi fincanıma döneceğim sırada çalan telefonumla fincanı elimden bıraktım.

 "Yine mi?" 

Kuzey'in benim yerime bıkkın çıkan sesini başımla onayladım ve Zeynep'in on dördüncü çağrısını kulaklarıma götürdüm.

"Hala yaşıyorum Zeynep," dedim o söze girmeden. "Ha ha çok komik. Ne yapıyorsun?" Zeynep'in sitemli sesine iç geçirdim. "Hiç. Kahve içiyoruz."

Zeynep'in derin iç çekici kulaklarımı tırmaladı. "Sana afiyet olsun canım, ona da zıkkım-"

Kaşlarım çatılırken, "Ayıp ediyorsun Zeynep," dedim azarlarcasına. "Hak edileni yapıyorum, neyse.. Ahmet'i teyzesi almaya geldi. Bende hastaneye geçiyorum haberin olsun." Ani ruh değişimine şaşırsamda bir şey diyemedim.

"Peki, tamam. Önemli bir şey olursa yaz bana." Kuzey çatık kaşlarıyla beni izlerken tezgahın üstünden sarkan bacaklarımı salladım. "Sende ölme tehlikesi yaşarsan yaz bana." Gözlerimi devirerek sallanan ayaklarımı durdurdum. "Görüşüz Zeynep," dedim ve telefonu anında kapattım.

"Benim yanımda tehlikede olduğunu düşünüyor," dedi Kuzey bana doğru yaklaşırken. Tezgahta biraz daha geri gidip bacaklarımı araladım. Karşıma geçip ellerini belime bastırdığında bende kollarımı boynuna sardım. "Asıl tehlikenin sen olduğunu düşünüyor," dedim dudaklarımı büzerek.

Kaşlarını havaya kaldırıp kalçamdan tutarak tezgahta beni kendine doğru çekti. Bu hareketi kıkırdamama sebep olurken gözlerimi bir an bile olsun ela gözlerinden ayırmadım. Geldiğim andan berri yüzünde fark ettiğim varla yok arası gözüken yara ve çürümüş morluk izlerini sormamak için kendimi tuttum.

"Haklı mı peki?" Kuzey'in yüzünde hınzır bir tebessüm oluşurken, düşünüyormuş gibi başımı geriye attım ve gözlerimi kıstım. "Bilmem," dedim nazlı bir şekilde. 

"Hmm.." Kuzey belimdeki ellerini biraz daha bastırıp dudağıma bir öpücük kondurduğunda çekilmemesi için adeta çırpınacak hale geldim ama öpücüğüne karşılık verdiğimde bir buseden öteye gidemedik.

"Hala sırılsıklamsın," dedi montuma dokunarak. Kollarımı boynundan çekip montuma götürdüm. Gerçekten, bir saattir hala üstümdekiler kurumamıştı ama yapacak bir şey yoktu. "Sorun değil. Eninde sonunda kurur." 

Kuzey ellerini belimden çekip geriye doğru gitti.

"Gel hadi, sana temiz bir şeyler vereyim giyebileceğin." Tezgahtaki kravatanı alıp, kahvesinin dibini kafasına dikti. "Kuzey gerçekten gerek yok. Kurur üstümde." Kahve fincanını tezgaha geri bırakırken bana dönmeden kapıya ilerledi.

KIRIK PLAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin