Elimi huysuzca sol tarafa attığımda yatağın soğukluğuyla gözlerimi araladım. Kuzey gitmişti ve yatağın o tarafında uzun zamandır olmadığına, yatağın soğukluğu beni yeterince ikna etmişti.Yüzümü ovuşturup yatakta dikleştim. O kadar bitkin ve yorgun hissediyordum ki tüm günümü burada Kuzey'in odasında yüzsüz gibi uyuyarak geçirebilirdim, okul olmasaydı.
Saate bakmak için komodinin yanındaki telefonuma uzandım. Ekran açılmayıp, şarj simgesi çıktığında küfretmeden duramadım.
Ne bekliyordum ki iki gün tam şarjla gezmeyi mi? Kendime sövme işlemine son vererek çıplak ayaklarımı yataktan daha soğuk olan parkeye bastım.
Mecburen yabancı bir evde adımlarımı istemeyerek de olsa kullanmalı ve bir an önce okula gitmeliydim. Koridora çıktığımda mutfaktan sesler geliyordu. Kahvaltı ediyor olmalılardı.
Mutfağa çekinerek de olsa girmek zorundaydım. Sonuçta beni ağırlamışlardı ve kaçar gibi evden çıkamazdım.
Mutfağa girdiğimde Kerem ve Kuzey'in amcasını sofrada kahvaltı ederken görmek yüzümü ekşitmeme sebep olmuştu. Amcasıyla hiçbir sorunum yoktu ama Kerem'in olduğu havayı solumak bile mide bulandırıcıydı. Amcası tüm pozitifliğini yüzüne takınarak bana gülümsedi.
"Gel otur böyle kızım, sana da bir tabak koyayım."
Çekinerek de olsa başımla onaylayarak Kerem'in karşısındaki sandalyeye oturdum. Kerem sanki orda değilmişim gibi çayını keyifle içiyordu. Amcası yumurta ve sucuk dolu tabağı önüme koydu.
"Teşekkür ederim," dedim, mahcubiyetle.
"Ben bugün biraz geç gelirim eve." Kerem'in sesi bile nefret uyandırıcıydı.
"Sebep?" dedi amcası, biraz gerilmiş gibiydi. Babası demek istemiyordum çünkü böyle kibar bir adamın Kerem'in babası olduğunu düşünmek bile saçmaydı.
"Okuldan sonra müdürle konuşmam gerekiyor oradan sonra da çocuklarla takılırım." Kerem çayından son bir yudum daha alıp gözlerini bana dikti. Bu sefer hiç çekinmeden bende ona karşılık verdim.
"Bilmem gereken bir şey var mı Kerem? Müdürün bana haber vermeden seninle konuşacağı konu hakkında mesela?"
Amcası kendine bir çay daha doldururken beni de es geçmedi. Kerem tam söze girecekken amcası sözünü kesti.
"Kızım bu arada çay doldurdum ama başka bir şey istersen onu da koyarım?" Mahcup bir şekilde gülümsedim.
"Gerek yok çok teşekkür ederim amc- ee..."
Bocaladığım an için yanaklarım istemsizce kızarmıştı.
"Yıldırım. Adımı söylemek aklıma gelmemiş, kusura bakma kızım," dedi Yıldırım amca mahcupluğumu kapatmak ister gibi.
"Tanışma faslınız bittiyse kalkalım," dedi Kerem her zamanki suratsızlığıyla.
"Önce bana müdürün neden seninle konuşmak istediğini söyle Kerem Efendi," dedi amcası dik bir sesle.
Kerem benim yanımda azarlanacak olma ihtimalinden rahatsız olmuş gibi gözlerini amcasına dikti.
"Saldırı diyelim amca." Arkamdan gelen Kuzey'in sesine döndüm.
Mutfak kapısında siyah okul çantasıyla belirdi. Okulun beyaz gömleğini ve kahverengi pantolonunu giymişti. Saçları hafif ıslaktı. Demek ki yanımdan erken ayrılma sebebi buydu. Erkenden kalkıp duşa girmişti.
Yıldırım amca ilk defa pozitifliğini kaybetmiş gibi Kuzey'e bakışlarını çevirdi. "Misafirimizi okula götürün. Müdürü de bana bırakın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK PLAK
Teen FictionTrajik bir kazayla tüm okul arkadaşları ve kendiside dahil hayatı değişen Işıl yeni adım attığı yepyeni bir okul ve insanların arasında kendi benliğini çözmeye çalışır. Avuçlarında geçmişindeki hataları sebebiyle hep bir kir biriktirdiğini düşünen I...