Beynimde ki zonklayan ağrı git gide şiddetlenirken bedenim boşluğa doğru süzüldü.
"Bana bak Vardar!" Kerem'in endişeli sesi kulaklarımı tırmalarken dizlerimin üzerine düştüm. Çaresizlik insanı her seferinde diz kapaklarında bir acıya mahkum ediyordu. Morarmalar, yaralar ve beyine saplanan binlerce iğne acının sebep olduğu hataların bedeliydi.
"Hadi abi, çıkmamız lazım buradan," dedi Gökdeniz elinde ki silahı beline koyarken. Yerde kanlar içinde yatan Faruk'a gözlerimi diktim. "Ben yapmadım," dedim titreyen sesimle.
Ben kimseyi öldürmedim.
"Ben öldürmedim." Göğüs kafesim sıkışırken kollarımı Kerem'den kurtarıp Faruk'a doğru dizlerimin üstünde süründüm. "Ben yapmadım."
Kerem kollarımdan tutup beni Faruk'un cansız bedeninden uzaklaştırmaya çalışsa da bu çabası nafileydi. Gözleri açık yerde sessizce yatıyordu ölü beden. Ellerimle ağzımı kapattım. Bedeni bembeyaz kesilmiş gözleri fal taşı gibi açık tavana bakakalmıştı.
"Bana bak!" Sertçe yüzümü kendine çevirdi. Yaşlı gözlerimi gözlerine dikerken ellerimi ağzımdan çektim. "Sen yapmadın... Ben yaptım."
Ellerim iki yanıma doğru düşerken acımasız gözleri içime işledi. Rahatlamamı bekliyordu ama rahatlayamazdım, büyük bir ağırlık bedenimi ele geçiriyordu.
"Öldü mü?" diye mırıldandım. Başka söylenebilecek söz bulamıyordum. Kerem gözlerini gözlerimden ayırmadan burnundan sert ve derin bir nefes çekti. Elini çenemden ayırıp yerdeki silahımı aldı.
Silahın şarjörünü titremekten uzak parmaklarıyla ustaca kavradı ve çıkarıp bana döndü. "Bak tam beş mermide hala burada. Sen yapmadın bir şey." Hiçbir şey söyleyemedim. Ben yapmasam da sen yaptın diye geçirdim içimden. Sen o kurşunu hiç düşünmeden sıktın. Onu öldürdün. Kerem'in buz gibi gözleri benden ayrıldı ve yavaşça ayağa kalktı.
"Kızı çıkar buradan. Ben dosyayı alıp geleceğim." Dizlerimin üstünde ki ağırlığım artarken Gökdeniz bana doğru yaklaştı. Yerde yatan bir ölü beden ve oluk oluşturmaya başlayan kanlar arasında onun hala tek derdi lanet olasıca bir dosyaydı.
"Hadi Işıl," dedi Gökdeniz. Başımı hızla iki yana salladım. Gözlerimi bir an bile yerde yatan Faruk'tan ayıramıyordum. "Ambulans gelicek," diye mırıldandım. Faruk'tan akan kanlar dizime doğru yaklaştığında geriye doğru kaydım.
"Ambulans gelicek," diye tekrarladım, elbisemi sırılsıklam etmeye başlayan kana aldırmadan. Onu böyle bırakmayacaktık, birinin ölümünde payım olmayacaktı. Avuçlarımda ki izlere ölüm bulaşmayacaktı.
"Kerem, abi takıldı bu plak gibi." Gökdeniz ellerini yüzüme doğru sallarken kılımı bile kıpırdatmadım. Ellerimi saçlarımdan geçirdim. Kulaklarım uğulduyor, yer ayaklarımın altından kayıyordu sanki. Bir can gözlerimin önünde yok olurken hiçbir şeyin önemi kalmamıştı.
"Gökdeniz, al kızı git!" Derin iç çekişler ve panik odayı kaplarken Gökdeniz beni kucağına almak için yöneldiğinde ellerini hızlıca ittim. "Bırak!" diye bağırdım hiddetle. Gözlerimde ki yaşları silerek dizlerimin üstünden ellerimle destek alarak ayağa kalktım. Yerde ki kanlara basa basa oluğun içinden geçerek Faruk'un yanına gidip yüzüne doğru eğildim.
Elbisem yerdeki kan birikintisine yeniden gömülsede aldırmadım. Boş gözlerle tavanı izliyordu. Alnının yanından giren kurşundan oluk oluk kanlar akıyordu. Bir dakika önce karşımda bana silah çeken adam yerde kanlar içinde savunmasızca yatıyordu.
Titreyen ellerimle Faruk'un açık kalan gözlerine uzandım. Yanaklarımdan süzülen bir yaş yüzüne düştüğünde dudaklarımı araladım. "Özür dilerim. Çok özür dilerim," dedim. Parmaklarımı zorlukla buz gibi olan göz kapaklarına değdirdim. "Ben.. özür dilerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK PLAK
Teen FictionTrajik bir kazayla tüm okul arkadaşları ve kendiside dahil hayatı değişen Işıl yeni adım attığı yepyeni bir okul ve insanların arasında kendi benliğini çözmeye çalışır. Avuçlarında geçmişindeki hataları sebebiyle hep bir kir biriktirdiğini düşünen I...