30. Bölüm 'Eski Aşk'

91 12 62
                                    

Bu bölüme çok özel bir şarkı bıraktım. Benim için önemli karakterlerden birine ithaf olması dışında İlhan İrem'in de bende ki yerinin çok özel olması şarkının destanlığını da ortaya seriyor. Daha önce herhangi bir kitapta bu şarkıyla karşılaştığınızı düşünmüyorum. Varsa da hiçbir kurgu kolay kolay İlhan İrem'i hak etmez. Benim hikayem müziklerle başladı dilerim şarkı keşfedilmekle kalır. Çünkü başkalarını kopyalamanın ve müziklere kadar özenmenin doğru olduğunu düşünmüyorum. O yüzden sadece Kırık Plak'a özel şarkılar arasına İlhan İrem'i ve de bu şarkısını ekliyor ve karakterimize minnetimi iletiyorum.

Sizleri seviyorum. Keyifli okumalar...



On beş kişi. Önümde ve çevremde saydığım tam on beş kişiyle birlikte Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğünden içeriye sokuldum. Bir genç kız gibi değil de bir suçlu gibi muamele gördüm. Kulaklarımda hala polis aracından kalma siren sesi vardı. Gözümün önünde ise iki siren renginin görüntüsü kalmıştı. Kırmızı ve mavi...

Kırmızı ve mavi.

Aklımı olayın gerçekliğine inandırmak amacıyla bu iki rengi tekrarlayıp duruyordum. Gözlerimde iki renk, kulaklarımda yoğun bir siren sesi ve bileklerimdeki canımı acıtmaya yeminliymiş gibi duran kelepçelerle içerideydim.

Önce gerçek bir suçluymuşum gibi baştan aşağı üstüm aranmıştı. Cep telefonumdan, pantolonumun arkasına nasıl girdiğini hatırlamadığım ama bana hala bir öğrenci ve çocuk olduğumu hatırlatan kırmızı kurşun kalemime kadar tüm özel eşyalarım alınmıştı. On beş kişi farklı yerlere doğru yanlarındaki polislerle giderken kiminin gerçekten suçlu kimininse masum olmasına rağmen suçlu kalıbına sığdırılmış kişiler olduğunu biliyordum.

Fakat kendimin hangi kalıba ait olduğuna bir türlü karar veremiyordum. Bir saat önce okul sırasında matematik sorularıyla cebelleşen on yedi yaşındaki kızdım. Şimdi ise bileklerinde bir kelepçeyle celladını beklercesine, sorgu odasına çağırılmamı bekleyen sözde suçlu kızdım.

Kendimi tanımaya hiç çalışmamıştım. Şu an bulunduğum bu noktaya neden geldiğimi kendime itiraf edemememin en büyük sebebi de belki de kendimi hiçbir zaman tanımaya çalışmamamdan ötürüydü.

İnsanın kendine bile bir yabancı olduğu gerçeği aslında ne kadar da ürkütücü bir gerçekti. Kendi bedeninizde size bile yabancı olan bir ruh yaşıyordu. Size hangi hamleyi yaptıracağını kestiremediğiniz, neye öfkeleneceğini, ne zaman üzüleceğine emin olamadığınız bazı günler size bile düşman olan bir ruh...

O ruhla geziyor, yiyor ve yatıyorsunuz. Bir yabacıyla hayatınızı paylaşıyorsunuz ve o yabancının kendiniz olduğunu hiçbir zaman fark edemiyorsunuz.

Benim, bana bile yabancı olan ruhum kendini kodesinden çıkarmıştı ve geçmişimin cezasını, benliğimi, bedenimi belki de gerçek dünyadaki kodese sokarak intikamını alacaktı.

Etrafta koşuşturan polisler, mahkemeye sevk edilmeyi bekleyen kişilerin itiraz dolu nidaları, ailelerin 'benim çocuğum masum' sitemleri ve bir köşede polisin zorbalığına mahkûm kalan kişiler... Gözlerimi ortamdan kaçırmayı denesem de endişemi bir tek öfkemin dindireceğini bildiğimden etrafı izlemeye devam ettim.

Boğuluyordum sanki. Hastaneler beni bu kadar yormazken karakollar ve emniyetler beni boğuyordu. Masum insanı bile suçluluk psikolojisine sokabilecek bir yerdi polislerin olduğu her yer. Çığlık atmak istiyordum. 'Benim burada ne işim var?' demek istiyordum. 'Bir buçuk yıldır neredeydiniz?' demek istiyordum...

Boğazıma gelenler polislerle göz göze gelmemle aniden dilimde mühürleniyordu. Sus diyorum şimdide kendime... Sus, anlamasınlar gerçeği.

KIRIK PLAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin