27. Bölüm 'Yakamoz'

107 37 109
                                    




Nefes almak şu hayatta yaptığımız tek özgür eylemdir. Fakat aldığımız nefesin kesilmesi ise kaçınılmaz bir sondur. Nefesimizin kesilmesi illa ki fiziksel bir eylem olmak zorunda değildir. Ruhumuzun nefesside kesilebilir. Benim ruhumun nefesinin her defasında kesildiği gibi..

Bir okyanus vardı önümde her defasında boğulsam da akıllanmadığım, bir gelgit vardı her defasında beni dalgalarına karıştırsa da kaçamadığım, bir çığlık vardı her defasında boğazımda düğüm düğüm olan.. ama haykıramadığım.

Ve bir adam vardı karşımda her defasında bedenimden ruhuma kadar çizikler atmaktan yılmayan.

Ve bir adam vardı karşımda merhametime her defasında doyamayan.

Önce yüzümde, sonra saç diplerimde, kollarımda ve en sonda ruhumda yaralar açan. Onca yaraya ve darbeye rağmen sustuğum, içime attığım kırıklıklar..

Benden daha çok yara alan kadınlar nasıl dayanıyordu? Tüm kadınları karşıma alıp sormak istiyordum; 'Siz nasıl dayanıyorsunuz onca cam kırıklıklarına?' diye.

Sonra sessiz çığlıkları toprak altına karışan kadınların, mezarlarına çiçekler ekmek istiyordum. "Biliyorum," demek istiyordum. "Biliyorum benden daha çok yaktılar canınızı ama benim gibi sizde merhamet ettiniz mi ruhunuzun katiline?"

Yüreğimde bir cevap çınlıyordu, ektiğim çiçekleri sularken. Saç diplerimden ayak uçlarıma kadar beni ürperten bir cevap..

Ve o cevap ben dahil tüm kadınların başlarını dik tutmasına sebep oluyordu.

"Bizim çıkaramadığımız ses sen ol. Ol ki nicelerimizin toprağına daha çiçek ekmek zorunda kalma."

🍂

Bedenim aşağı doğru savrulurken Kerem'in gözlerinde kalakaldı bakışlarım. 'Şimdi de katilim mi oluyorsun?' diye çığlıklar kopuyordu yüreğimde ama boğazlarım düğüm düğümken bağıramıyordum bile.

Bedenim sert zemin yerine büyük bir su birikintisine çarptığında nefesim kesildi. Ciğerlerim de biriken son havada ani düşüşümün etkisiyle suyun içerisine karıştı.

Önce zihnim sert Ekim ayının soğuğunda buz kesti, ardından da  suyun dibinde kopan çığlığım gecenin uğultusunda yankılandı.

Ayak tabanlarım yanarcasına beton zemine çakıldığında, ağzımdan kabarcıklar çıkmasına sebep olan bir inilti koptu. Başım benden bağımsız bir şekilde yana düştüğünde, suyun yüzeyine çıkabilecek gücü kendimde bir türlü bulamadım.

Kollarım güçsüzce yanıma düştüğünde, ağzımda ki metalik tat git gide arttı. Burun deliklerimden genzime doğru sular kaçtığında hıçkırmak istesem de başaramadım. Bedenim git gide derine doğru battığında, kulağıma yüzeyde ki bağırışların sesleri doluyordu.

Suyun yüzeyine yansıyan ayın ışığına baktım. Beni tek aydınlatan gerçeğe.. Her şeyi gören yıldızlara ve aya.. Kaç kere şahit oldun gece demek istedim.. Kaç kere ölümle burun buruna gelmeme şahit oldun..

Ay ışığı bana cevap vermek istercesine suyun yüzeyinde dalgalandı.  "Bin kere," dedi.

"Bin kere kaçmayıp, kalışına şahit oldum."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
KIRIK PLAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin