23. Bölüm 'Umut Sende, Yarın Sende'

101 39 28
                                    


Beklenmedik bir hamle yapıp Serhat'ın, Kerem' doğru tuttuğu silahı boşluğundan yararlanarak elinden kaptım. Silahı yavaş yavaş Kerem'e doğru tuttuğumda gözleri benim gibi boş bakıyordu. Silahı düşündüklerinin tam aksini yaparak ani bir hareketle kalbime çevirdim.

"Ne yapıyorsun?!" 

Serhat bana doğru gelmeye çalıştığında bir elimle onu durdurup silahı kalbime sertçe bastırdım. "İkisini de öldürürüm!" dedi Serhat öfkeyle. Başımı iki yana salladım. 

"Öldürmezsin. İstediğin onları yaşarken öldürmekti değil mi?" Gözleri kocaman açılırken bana doğru bir adım attı ama geriye doğru gittim.  Serhat bana doğru atılmak üzereyken silahın emniyetine parmağımı bastırdım.

"Vurun ikisini de!"

Serhat'ın sözüyle korumalar Kerem ve Kuzey'e yaklaştığında kalbim yerinden çıkacaktı.

"Hayır! Durun!" Kerem ve Kuzey'in başına tutulan silahları görmemle elimde ki silahı kalbimden çektim. "Sana bir seçim hakkı sunmuştum ama sen benimle oyun oynamaya kalktın."

Elimde tutuğum silah sertçe koruma tarafından çekildi. Ellerim bomboş kalırken çaresizliğime boynumu büktüm. "Yalvarırım yapma!" dedim Serhat'a dönüp.

"Artık çok geç!" Silahların kilitleri açıldığında gözlerimi yumup kulaklarımı kapattım.

Kapılar şiddetle açılıp kurşun sesleri odayı inletirken dizlerimin üstüne düştüm.

Artık çok geçti... Kendi canımı bile alamayacak kadar beceriksizdim. Kendimi bile öldüremeyecek kadar beceriksizdim.

Artık Kuzey'de Kerem'de yoktu.

Bilincim artık açık kalmaya dayanamayacak bir haldeyken silah sesleri git gide şiddetleniyordu. Dizlerimin üstüne düşüp, yere çöktüğümde yapacak hiçbir şeyim yoktu. Adımı seslenen sesler anlamsız geliyordu, bana doğru koşan insanları görmüyordum, kimseyi duymuyordum. Çıplak bedenimin üstüne bir şey örtüldüğünde kıpırdayamadım bile.

 "Hadi kalk kızım!" Yanaklarımda kuruyan yaşlar ile başımı yavaşça kaldırdığımda Yıldırım amcanın şefkatli gözleriyle kesiştim. Üstüme attığı örtüyü sıkıca tutuyordu.

Bakışlarımı etrafa çevirdiğimde kargaşanın tam ortasındaydık. Her şey yine bir anda gelişmişti. Tanımadığım yüzler tarafından Serhat ve adamları yere devrilmişti, başka tanımadığım yüzlerse Kuzey'in ve Kerem'in ellerini çözüyordu. Kerem ellerinde ki iplerden kurtulup yüzüme bile bakmadan odadan çıkmak üzereyken yumruk yaptığı elini sertçe duvara geçirdi ve gözden kayboldu.

Omuzlarım acıyla düşerken Kuzey ellerinde ki iplerden hışımla kurtulup bana doğru koştu. Boğazımda ki tutuğum hıçkırıklar aramıza girerken Kuzey beni kendine çekip sımsıkı sardı. "Geçti... Şş...buradayım ben." Kuzey dudaklarını saçlarıma bastırdığında hiçbir şey yapamadım.

Dudaklarımı bile aralayamadım.

Kuzey kendiyle beni ileri geri sallarken benim şoka girdiğimin farkında bile değildi. Sevinemiyor, korkamıyor, üzülemiyordum. Ağlayışlarım durmuş, hıçkırıklarım bile susmuştu. Kolları beni sıkıca sararken bedenim gevşekçe duruyor ona karşılık bile veremiyordu. 

"Işıl bana bak hadi. Bir şey söyle." Çenemden nazikçe tutup yüzümü yüzüne doğru kaldırdığında boş gözlerim gözlerine kitlendi. "Oğlum, Işıl iyi değil. Çıkın buradan hadi," dedi Yıldırım amca endişeli bir sesle.

Kuzey'in gözleri bir an bile benden ayrılmazken elini çenemden çekti. Başım bu hareketleriyle geri önüme düştüğünde üstümde ki örtüyü bedenime iyice sardı. Bedenimi yavaşça tuttuğunda ayaklarım yerden kesilmişti.

KIRIK PLAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin