46. Bölüm 'Kafa Tutup Cihana, Kalktım, Geldim'

44 3 0
                                    


Merdivenleri çıktıkça arkamdan düşüncelerim dökülüyor, sağ avucumun arasında sıktığım kolyenin madalyonu avucumu acıtıyordu. Sarsak adımlarım düşüncelerim gibi dalgalıydı. Kerem gittiğinden berri bahçede elimdeki madalyonla kala kalmıştım.

Her ne kadar yaşananların bir tesadüf olduğunu düşünmek istesem de içten içe bir yanım olanların bir tesadüf olmadığını fısıldıyordu bana. Aklıma yine bin tane tilki girmişti ve her biri ondan geriye kalan oyunlar gibiydi.

"Işıl!"

Koridorun başından bana doğru koşan Zeynep'i fark etmemle avucumda sıktığım kolyeyi hemen cebime soktum. Kendimi daha fazla deli yerine koydurtmayacaktım. Kafamda kurduğum senaryonun gerçekliğini kanıtlayana kadar şüphelendiğim şeylerden onlara henüz bahsetmeyecektim.

"Ne yaptın? Konuştun mu Kerem'le?"

Başımı sallayıp koridorun sonundaki Görkem'in yanına doğru ilerledim.

"Konuştum," dedim yanımda yürümeye başlayan Zeynep'e.

"Ee yapacak mı peki, ne dedi?"

Zeynep meraklı bakışlarıyla Görkem'in yanına geçtiğinde yorgun bir şekilde yanaklarımı şişirdim.

"Yapacak Zeynep, yapacak," dedim bıkkın bir ses tonuyla. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Ağzımdan bir kelimenin bile çıkmasına mecalim yoktu. Beynimde apayrı konular dönerken, uğraşmam gereken bin tane daha konu vardı.

"Kuzey'in yanına geçeceğim ben," dedim kapının önünde nöbete devam eden Veli ve Ali'ye bir bakış atarak.

"Annen gelmek üzeredir, hem bırak dinlensin çocuk biraz."

Yanak içlerimi ısırarak burnumdan nefes verdim.

"Kuzey'in ne zaman, kiminle, nasıl dinlenebileceğini benden çok bilecek halin yok Görkem."

Zeynep, Görkemle aramızdaki gerginliği fark etmiş gibi bakışlarını aramızda gezdirdiğinde ikisini arkamda bırakarak Kuzey'in odasına girdim.

Gözleri kapalı kaşları her zamanki gibi çatık halde uykusundaydı. Alışmıştım onun uykusunda çatık olan kaşlarına, uyurken bile tetikte gözükmesine ama bir o kadar çocuksu görünüşüne... Yatağın yanındaki sandalye çöküp dirseğimi yatağa yaslayıp çenemi avucuma koydum.

Her an gözümün önünden yok olabilirmiş gibi yüzünün her bir detayını yeninden ezberlemek istiyordum. Kahverengi saçları dalgalanmış bir halde alnına düşmüştü, çenesinde ve yanaklarında kirli sakalları belirmeye başlamış, göz altları yeşilden mora çalan yorgun halkalara bezenmiş, çenesinde ve kaşının üstüne dökülen belli belirsiz benleri koyulaşmıştı.

On yıl olmuş ve Kuzey yaşlanmış, ben de kafesimin kilidini yeni açıp onun yanına kanat çırpmıştım sanki... İki gün iki asır gibi geçmiş yine onlarca olay ve soru işareti aramıza girmişti.

Bir o kadar tanıdık bir o kadar yabancıydık birbirimize, her geçen gün onu daha iyi tanımaya başladığımı düşünsem de yaşanan olaylar karşıma çıkan şeyler hala birbirimize yabancıymışız gibi hissettiriyordu.

Eşofmanımın cebindeki kolyeyi çıkarıp arkama yaslandım. Parmaklarımın arasındaki kolyenin ucundaki madalyonun ön yüzünü çevirdim. Tam gözlerimin içine bakan tilkiye daldım. Parmaklarımı tilkinin kuyruğunda gezdirdim.

Göremediğim bir şey vardı. Önümde bir kitap vardı ve ben cevabı yanlış sayfada arıyordum, yanlış yerlerde cevabı kovalıyordum sanki... Bakışlarımı kolyeden çekip Kuzey'e çevirdim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 26 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KIRIK PLAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin