29. Bölüm 'Sevme Zamanı'

101 18 66
                                    

Ayaklarıma kışlık uzun çoraplarımı geçirip kollarımı kaldırarak gerindim. Dudaklarımdan rahatlamayla karışık bir inilti çıktığında gülümseyerek nefesimi bıraktım ve komodinin üstündeki telefonuma uzandım.

Sanırım okuldan gelir gelmez hafif kestirmek amacıyla yattığım sıcacık yatağımda gereğinden fazla zaman geçirmiştim. Bunun en büyük kanıtı Kuzey'den gelen bildirimlerin sayısıydı. Endişesi karşısında hafifçe gülümseyerek, 'Uykuyu fazla kaçırmışım... Evdeyim, merak etme,' tarzında bir açıklama yapıp mesajı gönderdim.

Telefonu geri komodine koymak üzere yöneldiğimde, ekrana Kuzey'in on sekizinci çağrısı düştü. İç çekerek çağrıyı yanıtlayıp kulağıma götürdüm. Kuzey söze girmeme müsaade etmeyerek benden önce davrandı.

"Beni deli etmeye mi çalışıyorsun?"

Tepkisi karşısında dudaklarımı dişledim.

"Sadece uyuyordum Kuzey," dedim, uykudan yeni kalktığımı belli eden mayışmış sesimle.

"Olsun. Uyurken senin için endişelendiğimi fark edemiyor musun?" Kurduğu cümlenin mantıksızlığıyla kaşlarım çatıldı. "Kendi ağzınla da dediğin gibi, 'uyurken' nasıl fark edebilirim?"

Kuzey iki üç saniye sessiz kaldı. Belli ki o da cümlesini kafasında tartıyordu. "Beni ilgilendirmez. Zorla rüyana girmemi istemiyorsan, uyurken bile bana ne yaptığını haber ver!" Kıkırdayarak iç geçirdim.

"Peki bundan sonra uyurken sana telepatiyle sinyal yollayacağım," dedim ciddi bir şekilde. "Ayrıca rüyalarıma zorla girmene gerek yok.. Her rüyamda sen varsın."

Yanaklarım kurduğum cümlenin dürüstlüğüyle kızarırken, Kuzey'in iç çekişi kulaklarıma doldu. "Hmm... Peki ne tür rüyalarına konuk oluyorum? Müstehcen bir şeyler var mı?"

Ağzım açık kalırken, gözlerim utançla büyüdü. "Kuzey!" Gülüşü ahizede yankılanırken, terleyen avuçlarımı pijama altıma sildim. "Ne? Kendin açtın konuyu... Her rüyanda olduğumu sen belirttin!"

Cümlelerimi istediği yere çekme kabiliyeti karşısında gözlerimi devirmeden edemedim. "Kapatmam gerek. Yemek yiyeceğim," dedim konuyu geçiştirerek.

"Çok yeme... Sekiz, dokuz gibi almaya geleceğim seni." Yataktan kalkarak ahizeyi omuzumla kulağımın arasına sıkıştırdım ve çarşaflarımı düzeltmeye başladım. "Nereye gideceğiz ki? Ayrıca lokmalarıma da mı karışmaya başlıyorsun? Yoksa... bir dakika, sen benim kilolu olduğumu falan mı düşünüyorsun?"

Düşündüğüm şeyle çarşafları düzeltmeyi yarım bırakıp, ağırlığımı kırgınlık ve sinirle karışık bir halde tek ayağımın üstüne verdim. Ahizeyi sıkıştırdığım yerden alıp elimle kulağıma tutum. "Işıl... Kurduğum cümleden böyle bir şeyi nasıl çıkardın? Kilolu olduğunu falan düşünmüyorum... Aksine çok zayıfsın. Her neyse, konumuz bu değil. Akşam seninle bir şeyler yeriz diye düşündüm. O yüzden çok yeme dedim..."

Cevaplarından tatmin olmuş bir şekilde duruşumu düzelttim fakat şimdide 'çok zayıfsın' demesine takılmıştım. "Anladım... Ama... bir dakika, ne demek çok zayıfsın ya? Sen bana iskelet falan mı demeye çalışıyorsun? Ayrıca ben gayet fitim tamam mı?"

Ahizeye sertçe nefesini verdiğinde, telefonu yüzümü buruşturarak kulağımdan çektim. Birkaç saniye sonra nefesinin yankısının geçtiğini düşünerek ahizeyi geri kulağıma yaklaştırdım.

"Ay başın falan mı? Canım desem yine küfür olarak anlayacak halindesin..." Ayıplarcasına yüz kaslarımı sıktım.

"Bir kere sen bana canım desen başımın üstünde taşırım seni.. Ayrıca evet, regliyim! Ne o regliyken beni alttan almayacak mısın? Yoksa geri kafalı falan mısın? Kadın ve erkek eşit tamam mı?" Sesim umduğumdan yüksek çıktığında hafifçe boğazını temizledi.

KIRIK PLAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin