İlk defa karşısında korkmuyordum. Bedenim titremiyor, tırnaklarım avuçlarıma batmıyor ya da zihnim kaçma senaryoları yazmıyordu. Tam elli bir saniye odadaki sessizlik sürmüştü. Zeynep dilini yutmuş, Kerem gözlerini benden ayırmamış, ben ise onun gözlerindeki öfkeye kitlenmiştim."Kapıda bekle Zeynep," dedim. Karşımdaki öfkeyle yalnız kalmak, onun hiddetini kimseyle paylaşmak istemiyordum. Zeynep ne olduysa ilk defa karşı çıkmamış, sorgulamamış ve odayı terk etmişti.
"Ne işiniz var burada?" Kerem suskunluğunu bozmak için yalnız kalmamızı beklemişti. Bir cevap vermem gerekiyordu fakat her kelimemden farklı bir anlam çıkarabilirdi. Öfkesini ikiyle çarpmak istemiyordum.
"Duvara mı konuşuyorum?!"
Bana doğru bir adım attığında sustukça onu daha çok öfkelendirdiğimi fark ettim.
"Kıvılcım'la seni gördüm. Hırpalıyordun onu, korktum ve peşinizden geldim." Kaşları çatılmıştı. Kıvılcım'ı korumak istemem belki de onu şaşırtmıştı.
"Sonra da kendimizi burada bulduk. O adamın bizi sana götüreceğini sandık ama işler çok farklı ilerledi."
Nane şeker verecek kadar farklı!
Elleriyle alnını ovuyordu. Öfkesi baş ağrısına dönüşmüş bir halde bana nasıl bir karşılık vereceğini hesaplıyordu sanki.
"Her yerden çıkıyorsun Vardar. Benim için ne kadar önemli bir şeyin içine ettiğinin farkında mısın?!" Bağırmamış adeta gürlemişti. Yine de hala korku beni esir almamıştı. İlk defa korkamıyor, karşılık veremiyordum.
"Ne yapayım ha şimdi sana? Söyle! Kim elimden alabilir seni?!"
Kimse. Görünen o ki onun alanında, bu sefer onun karargahındaydım.
"Kerem, Kıvılcım'a zarar verecektin." Sesim bir fısıltı gibi çıkmış olsa da cümledeki 'zararın' ne olduğunu ikimizde biliyorduk. Gözleri kısıldı. Aramızdaki mesafeyi cüssesiyle kapattı. Fazla yakındık, ilk gün olduğu gibi. Yüzüme ilk çiziği attığı gün gibi. Tek eksik kesici bir aletti.
"Beni sakın bildiğin şeyle vurmaya çalışma. İster zarar veririm ister öldürürüm Işıl. Anladın mı?Karışmaya ne hakkın var ne cesaretin."
Yutkundum. Öldürür müydü gerçekten? Onun için bu kadar kolay mıydı bunu söylemek? Candı sonuçta. Allah'ın verdiği canı almak onu ürkütürdü herhalde.
"Tedirginsin," dedim.
Gözlerindeki öfkenin arkasında duran silik tedirginliği fark ettiğimde; "Bir şeyden çekiniyorsun. Normalde daha büyük bir tepki verirdin. Geldiğime kızmaktan başka, daha büyük bir duygu sarmış seni."
Kollarımı iki yandan tuttu...Bunu onun gözlerinde ilk defa görüyordum.
Cani olarak gördüğüm adamın gözleri bana bakarken tedirginlikle sarsılıyordu. Başımı yana yatırdım. Şu an gördüğüm şey bulunduğumuz durumdan daha önemliydi. İlk defa varlığım onu korkutuyordu.
"Saçmalama!" dedi yüzüme tükürürcesine.
"Neden o zaman parmakların ilk defa bu kadar nazik Kerem?" Ben gözlerimle kollarımdaki ellerini işaret ederken, o kaşlarını çatmıştı bile. Gözleri yüzümde oyalandı. Siyah gözleri onu anlamaya çalışan kahve bakışlarımda oyalandı.
Karşılık verecek ufak bir koz aradı. Gözleri yüzümü terk ettiğinde aniden kollarımı serbest bıraktı. Tenime ilk defa acı vermemişti.
Hışımla tutmuştu belki kollarımı ama canımı yakmak için yapmamıştı bunu bu sefer. Kafasını canımı yakmayı akıl edemeyeceği kadar oyalayan bir şey olsa gerekti. Yoksa Kerem'in bulduğu bir fırsatta bana zarar vermemeye çalışması imkansızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK PLAK
Teen FictionTrajik bir kazayla tüm okul arkadaşları ve kendiside dahil hayatı değişen Işıl yeni adım attığı yepyeni bir okul ve insanların arasında kendi benliğini çözmeye çalışır. Avuçlarında geçmişindeki hataları sebebiyle hep bir kir biriktirdiğini düşünen I...