46.Bölüm

17.2K 693 71
                                    


1 M olmuşuz!

Hepinize çok çok teşekkür ediyorum.

Bu bölümü sevipte kavuşamayan tüm okurlarıma ithaf ediyorum.

En başta kendinizi sevin. ❤️



2 ay sonra 'Adana'


"Yat yere yat yat!"

Kırılan kapıdan hızlı ve seri adımlarla içeri yayılan timi yönlendiren Fatih camları titretecek derecede yüksek sesle bağırıyordu. Girdikleri yer şehrin dışında büyük bir araziye kurulmuş izbe bir fabrikaydı. Aynı zamanda insanların hayatını karartacak planlar yapılan terör örgütünün ev sahipliği yaptığı yerlerden sadece bir tanesi olmasına rağmen uzun süredir seyirci olarak kaldıkları bu duruma sonunda el koyuyorlardı. Bunun vermiş olduğu sevinçle en hızlı şekilde yerlerini aldılar. İçerisi uzun sakallı, tipleri oldukça ürkütücü ellerinde keleş ve kısa namlulu silahları olan bir sürü adamla doluydu. Bu yüzden onlarda kalabalık gelmişler önce dışarıyı sessizce temizleyip sonra askerlerin çoğunu fabrikanın etrafına konuşlandırmışlardı. Olurda dışarıdan yardım almak isterlerse buna olanak sağlamak aptallık olurdu. Fatih sağına ve soluna yayılan arkadaşlarına yerlerinde durmalarını işaret ettikten sonra silahlanıp her biri bir yere sığınan adamlara doğru ilerleyerek arkasına geçtiği eski su tankından başını hafifçe uzattı. Girdikleri anda altı kişiyi etkisiz hale getirmişlerdi. Geriye yaklaşık yirmi dört kişi kalmış olmalıydı.

"Silahlarınızı bırakıp teslim olun. Buradan hiç birinize çıkış yok."

Bağımasıyla sesi yeniden tüm fabrikada yankılandı.

Tarazlı ve itici bir ses tonu ile konuşan adamda oldukça yüksek sesle bağırdı.

"Bağa bak komutan bozuntusu, öleceyimizi bilsek davamızdan dönmeyecez."

Fatih ürkütücü bir kahkaha attı. Sesi soğuk fabrikada dondurucu bir atmosfer yaratmıştı.

"Çık lan karşıma, çıkta bakayım sana piç kuruları sizi."

Alaycı ses tonu timde ki herkesin dudaklarında yarım bir tebessüme sebep olmuştu. Dikkatleri dağıttığından emin olan Fatih kafası ile sağ taraftaki arkadaşlarına açılmaları için işaret verdi. Aynı zamanda konuşmaya devam ediyordu.

"Ne oldu dağ faresi, götün yemedi mi?"

Yerinden sağa doğru sessizce yürürken ses tonunu kademe kademe düşürüyordu ki ki harekete geçtikleri anlaşılmasın. Bu konuda ustaydı. Ne sesinden nede nefesinden zerre anlaşılmıyordu. Diğer yandan teröristler de boş durmuyor cephanelerinden aldıkları el bombalarını düzenek haline getirerek önlerine set çekiyorlardı. Çok sürmeden Fatih Komutan yaptıkları şeyi anladı. Timine yakasında duran mikrofondan fısıldadı.

"Ziller çalıyor."

Bu tuzak olduğu anlamını taşıyordu.

Adımlar durdu. Nefesler tutuldu.

"Ya Allah."

Bu da Allah ne verdiyse sıkın kafalarına plan falan yok demekti. Bütün tim bir anda bulundukları yerden çıkarak ateş etmeye başladı. Beklenmeyen bu olayla bir kaç örgüt üyesi başlarını kaldırıp kurşun yedi. Kanları etrafa sıçrarken fabrikanın puslu camları teker teker patladı. Ortalık bir anda savaş alanına döndü. Sinsi tuzaklarına takılan üç terörist bombaları infilak ettirerek hem kendilerini hemde yanlarında duran birer kişiyi cehenneme sürüklediler. Fatih çıktığı demirin üzerinden ardı ardına dört kişiyi indirerek sayılarını epey azalttı. İki tanesi keleşlerini askerlerin görüş alanında bir yere bırakıp ellerini başlarının üzerine koyarak diz çöktüler. Bu teslim olduklarının göstergesiydi. Türk askeri asla kendilerine silahsız teslim olana ateş etmezdi. Öylede oldu. Askerler keleşlerin jarjörünü alarak başlarının üzerindeki ellerini kelepçeledi. Fatih büyük küflü kapıdan çıkmak üzere olan ele başlarını son anda Sinan'ın kapıya ateş etmesiyle fark edip bulunduğu demirin üzerinden atladı. Tam o sırada adamın arkasından giden iki kişi tarafından bulunduğu yer taranmaya başladı. Ama o durmadı. Sağa sola seken kurşunların arasından kendini kapının sol yanında kalan boşluğa attı. Uzandığı yerden belindeki silaha uzanıp adamların ayaklarına ateş etti. Diz çöken adamların göğüslerine de kalkıp birer kurşun yedirdikten sonra terörist kanlarına basarak kapıdan çıktı. Ele başı çaprazında sanki kaçacak yeri varmış gibi koşuyordu. İçeride ki sesler kesilmişti. Arkasından gelen askere başıyla içeri dönmesini işaret etti. Köşede ki kulübeden bozma yerin çatısında duran keskin nişancı gelen adamı çoktan fark ederek oltuğu yere bir kaç tane dur ihtarı için ateş etmişti. Keskin nişancının ateşini fark eden ele başı bir anda durdu. Anlamıştı az evvel konuşan komutan dediğini yapacak ve bir kişiye bile buradan çıkış vermeyecekti. Eline aldığı bombanın pimini çekemeden Fatih aheste adımlar atarken bir el ateş etti. Tüfeğini arkasına atan adam ne yapacağını şaşırmıştı.

DELİ KOMUTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin