42.Bölüm

16.9K 759 33
                                    

1 ay sonra


"İstemiyorum. Neyini anlamıyorsun Fatih?" diye stemle konuştu Elif. Lakin kocasının pekte umrunda olmadı.

"Oğlum istiyor ama çocuk açlıktan mercimek kadar kaldı." dedi. Elinde tuttuğu soyulup doğranmış meyvelerden tepecik oluşturan tabağı tekrar Elif'in burnuna sokarak. Bebekleri üç ayını doldurmuş cinsiyeti de yüzde seksen belli olmuştu. Hoş Fatih zaten oğlan olduğundan emindi ya neyse. Cinsiyet ayrımı yaptığından değil ama hastane de bebek haberini aldıktan üç gün sonra karısı evine döndüğü gece görmüştü o garip rüyayı, aynı kendisine benzeyen iki yaşlarında bir oğlan çocuğu "babiii" diyerek atlayıvermişti kucağına ve uyanmıştı.

Elif göz devirerek uzattığı bacaklarını kendine doğru topladı ve elinde ki kumandanın tuşlarına basarken konuştu.

"Limon kadar falan oldu bir kere bebeğimiz."

Telefonuna indirdiği hamilelik uygulamasından her gün takip ediyordu Elif oradan biliyordu.

"Hadi ya kuş kadar yiyorsun ne limonu olsa olsa mercimek kadardır."

Maksadı karısını gaza getirip elleriyle beslemekti. Elif ise aklına düşen şeyle gözlerini kocaman açıp kocasının gözlerine dikti.

"Sanırım aşeriyorum."

Fatih hayretle baktı genç kadının yüzüne ve konuştu.

"Sonunda be. Ne aş eriyorsun söyle." dedi ayaklanırken ve devam etti. "Söyle annelerin en güzeli, fizanda da olsa kocan alır gelir. Dile benden ne dilersen."

Elif alt dudağını yalayıp aklına düşen şeyle yutkundu.

"Çokta zor bir şey değil manava kadar gitsen bulursun zaten." dedi.

Fatih biraz hevesi kırılmış olsada bozuntuya vermeden pür dikkat ne isteyeceğini duymak için bekliyordu.

Sonunda Elif başını hafif eğip "limon" dedi. "Yeşil limon istiyorum. Kabuğuna kadar yiyeceğim. O kadar çok canım istiyor şu an."

Kocası duyduğu şeyden pek hoşnut olmamıştı. Yüzünü buruşturup yatak odasına doğru cüzdanını almaya giderken söylendi. "Aşere Aşere limon mu aşerdin. Ulan milletin karısı baklavalar, börekler kış günü erikler, karpuzlar aşerir ne bileyim silifkeden yoğurt, afyondan sucuk ister. Bizim ki limon istiyor ya. Limon." odaya gidip komidinde duran cüzdanı eşofmanın cebine koydu ve vestiyere doğru arabanın anahtarını almak için giderken karısına bakıp gülümsedi.

Sonra birden kaşlarını hafif çatıp sehpaya bıraktığı meyve tabağını işaret etti." Onlar bitecek sonra limonun kabuğunu mu yersin suyunu mu içersin artık canın nasıl isterse." deyip aldığı anahtar ve kapıya bıraktığı spor ayakkabılarıyla kapıyı kapattı. Başını iki yana sallayarak manava doğru yol aldı.

Evde sırıtan bir Elif bıraktığından habersiz.

...

Fatih elinde ki bilmem nereden çaldığı limonlarla kapıdan girip derin bir nefes aldı. Evin önüne telefon numarasını ve bir miktar para bıraksa da henüz arayan soran yoktu. Gözlerini sıkıca yumup açtı. Doğmamış evladına haram yediremezdi ama göz hakkı diye bir şey vardı canım. Üstelik iki limona iki kasa limon parası bırakmıştı. Helal etmezlerse o onların ayıbıydı. Sessizce evde gezinip karısını balkondaki sallanan koltukta uyurken buldu. Ses yapmadan arkasını dönmüştü ki aniden kalkıp oturan Elif gözlerini limona dikip melun bakışlar attı.

"Bulmuşsun." derken sesi heyecanlı çıkmıştı.

Fatih omuzlarını indirip başını salladı. "Elif, canım karım yeşil olması şart mıydı? Koskoca şehirde yeşil limon kıtlığı varmış meğer. Bağ bahçe aradım gece vakti." diye yakındı.

Elif kaşlarını çatarak "ver şunları hadi." dedi. Şu an cidden limonları ısırarak yemek istiyordu. Fatih "Yıkayayım önce iki dakika bekle." diyerek mutfağa doğru adımlarını hızla attı. Elif sırıtarak dudaklarını yalarken Fatih'in koltukta yanına bıraktığı telefonun çalmasıyla telefonu eline alıp yabancı numaraya yan gözle baktı. Açıp kulağına dayandığı telefondan gelen yaşlı kadın sesini tanımaya çalıştı.

"Fatih oğlum."

"Merhaba, Fatih'in eşiyim ben Elif."

Kimdi bu kadın?

"Evladum, bizum çocuklar görmiş senin herif benum bahçadan iki limon aşırmiş. Parasunu da kapıya bırakup helal edin deyi keğat koymiş. Akşam akşam güldirdi benu kot kafali. Helali hoş olsuun emi uşağum."

Elif'te gülmemek için kendini zor tutuyordu. Resmen milletin bahçesine dadanmıştı.

" Çok sağ ol teyzeciğim. Allah razı olsun. " dedi.

"Lafi bile olmaz. Haydi selametle." diyen kadın telefonu kapattı.

Elif telefonu yerine bıraktıktan sonra yıkayıp soyup dilimlediği limon tabağı ile birlikte gelen Fatih zafer kazanmışcasına boşta kalan elini arkasına arkasına koyup garson edasında tabağı karısına servis etti. Elif sinirli görünmeye çalışarak başını iki yana salladı.

"Sen bunları kimden aldın Fatih." dedi net ve agresif bir ses tonu ile ve tabağı itti.

"Be ben şey Elif aldım işte ne fark eder ye hadi." dedi. Bocalamıştı.

"Çaldın mı?"

"Ya ne çalması karıcığım saçmalama."

"Bana bak Fatih ben çocuğuma çalıntı limon yedirmem kalk çabuk git helal limon getir bana."

Fatih zaten içini kemiren şey yüzüne vurulunca çocuk gibi başını önüne eğip kalkarak başını salladı. Ve daha fazla dayanamayan genç kadın kahkaha atmaya başladı. Şaşkın şaşkın kendisine bakan kocasını umursamadan eline aldığı tabaktaki limonları sanki ekşi değişmiş gibi ballandıra ballandıra yerken suları adeta ağzından taşıyordu. Yarısını yedikten sonra ayakta dikilen Fatih'e olanları anlattı. Fatih önce rahatlasada hamileliğin bütün hıncını kendinden çıkaran karısına darıldı. Resmen kendisi ile dalga geçmişti. Yine de içi mutlulukla dolarak karısının limon yiyişini izledi. İçi ekşidi çocuğun diye düşünmeden de edemiyordu. Limon kafalı doğacaktı oğlu, babası gibi tahtası kırık doğmasından iyiydi belkide bilemedi.

Açıklama

Merhaba arkadaşlar.

Aranızda olumsuz yorumlarda bulunan arkadaşlar olmuş. Bu kısa bölümü onlara ithaf ediyorum. Hikayemi önce kendim okuyup tekrar karakterlerimle kaynaştıktan sonra daha uzunlarıda gelecek. Hayatımda çok yoğun tempo gerektiren hadiseler yaşadığından dolayı uzun süre ayrı düştük. Lakin artık döndüm buradayım. Yeni hikayeme ve diğer hikayelerime mümkün olduğunca yazacağım.

Kucak dolusu özlem biriktirdim ve hepinizden hepinizin önünde özür diliyorum.

🖤

DELİ KOMUTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin