38. Bölüm

23.7K 969 76
                                    


Elif'ten

Gözlerimi açtığımda başımda elinde ki bavulla dikilen Fatih'i görünce neredeyse çığlık atacaktım. Ağzımı elimle kapatıp gözlerimi iyice açarak yatakta doğrulup duvara yaslandım.

"Ya sen..." deyip gördüğüm manzara ile gözlerimi tekrar kıstım.

Kıyafetlerimi koyduğum tahta dolap kapakları açık ve içi boş şekilde duruyordu. İçindekilerin nerede olduğuysa kaşlarını kaldırıp gözünün ucuyla bavulu işaret eden Fatih'in muzip yüz ifadesinden apaçık belliydi. Hemen ayağa kalkıp bavulu iki elimle kavradım.

"Sen laftan anlamaz mısın be adam." derken sinirden yüzümün pembeleştiğine emindim.

Elleri ellerimin üzerini bulunca dönüp yüzüme eğdiği yüzüne baktım. Yüzünde öyle bir ifade vardı ki, çattığı kaşları daha fazla naz niyaz çekemeyeceğim der gibiydi. Peki bana  bu ifadeler söker mi? Tabi ki hayır.

Ellerimi ellerinden kurtarıp bavula bir tekme savurdum. Şaşırdığı belli olsa da henüz tek kelime etmemişti. Yalvarsın yakarsın istemiyordum. Pişman olduğu da belliydi. O an ne istediğimi bende çözemedim. Yine de şansımı zorlamakta kararlıydım.

"Sırada ki tekme bana gelecek sanırım." dedi bir adım geri çekilirken ve ekledi.

"Vur hadi vur içinde kalmasın."

Zoraki bir gülümseme eşliğinde başımı salladım.

"Madem bu kadar kararlısın. Tamam gidelim." dedim. İnanmamış olacak ki öylece odanın ortasında dikilmeye devam etti. Bavulu alıp ona doğru ittim.

"E hadi al şunu ben de kitaplarımı alayım gidelim." genzini temizleyip elini çenesine götürdü ve yeni çıkan sakallarını sıvazladı.

"Yok bu kadar kolay olamaz." başını sağa sola sallarken kendi kendine konuşuyordu.

Giymem için ayırdığını anladığım ve yatağın ucunda duran kıyafetleri alıp elimle kapıyı işaret ettim.

"Bir şey olduğu yok. Zaten okul için dönmem gerekiyor. Mihrimah ile konuştum. Onunla kalacağım bir süre çık dışarı da giyineyim."

Dilini dudaklarında gezdirip odadan çıkmak için arkasını döndü.

"Sen gelde gerisini konuşuruz." dedi. Yani geldikten sonra her türlü yanımda kalmaya ikna ederim demek istiyordu. Kendimi ve kocamı birazcık tanıyorsam ederdi. Peki ben o evi ona zindan etmezmiydim. Elbette ederdim. Hak etmişti.

Üzerimi değiştirip ortalıkta kalan bir kaç eşyamı çantama koydum. Baba evimin kokusu yine ciğerimi sızlata sızlata doldu içime, eğer annem ve babam sağ olsalardı. Babam belki de Fatih'i karşısına alıp bir güzel azarlar annem ise o yufka kalbi dayanmayacağı için sadece nasihatte bulunurdu. Ya da Fatih hayatımıza hiç dahil olmamış olurdu. İşte hayat böylesine acımasızdı. İki sevdiğim insan hayatta olsa canımdan çok sevdiğim adamla belki de yollarımız asla kesişmeyecekti. Birilerini kalan günlerimizden alıp başkalarını getiriyordu bize ve bu hiç adil değildi.

İç çekerek evden çıkıp köşede duran spor ayakkabılarımı giydim. Çardakda oturmuş arabanın yanında dikilen Fatih'e öldürücü bakışlar atan abime doğru yaklaştım. Fatih'te geri kalmıyor çatık kaşları ve arada sen görürsün alt yazılı salladığı başı ile abimi tehdit ediyordu.

"Abi." dedim mahsun bir sesle ve bir şey demesine fırsat vermeden gidip boynuna sarıldım.

"Anlıyorum." dedi. Her zaman her koşulda beni anlayan tek adam olarak kalacaktı sanırım. Çünkü Fatih daha ilk golde ofsayt bayrağını çekmişti.

DELİ KOMUTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin