Elif
"Bir hafta oldu Mihrimah abine ulaşamıyorum."
Mihrimah elinde ki kahve kupasını özenle sehpaya bırakıp dirseklerini dizine dayayarak muzipçe gülümsedi.
"Onu merak ediyorsun, özlüyorsun, bir haftadır ruh gibisin ve hala duygularını kabul etmiyorsun."
Söyledikleriyle şaşkınca gözlerimi açtım.
"Özledim demedim, tabi ki merak ediyorum başına bir şey gelmesini istemem."
Doğrularak baş parmağını çenesine işaret parmağını ise yanağına yaslayıp düşünür gibi yaptı ve sırıttı.
" Özlüyorsun, kapıyı bana her açtığında yüzündeki hayal kırıklığını görmüyorsun tabi, çünkü abimi bekliyorsun Elif. "
Evet kapı her çaldığında onun geldiğini düşünüp heyecanla dürbünden bile bakmadan kapıyı açıyordum. Sonra gelenin o olmadığını görünce hayal kırıklığı yaşıyordum. Ama neden?
" Saçmalama ben ne diyorum sen ne mana çıkarıyorsun. Hiç mi merek etmiyorsun abini?"
Başını aşağı yukarı sallayıp yüzünü astı.
"Ediyorum. Ama alıştım Elif, abim yıllardır bu işi yapıyor ilk zamanlar annemle ağlayarak pencere de elimizde telefon beklerdik. İnsan alışıyor. Hatta bir seferinde babam abime bunları anlattığında abim çok kızmıştı. 'Ben geri dönmek için gitmiyorum. Sizde her seferinde bu şekilde kendinizi yıpratmayın. Alışın artık, gidince gittiğime, ölürsem yokluğuma alışın.' demişti. Ne kadar garip değil mi? Ölürsem diyor insan ölebileceği halde bunu nasıl rahatça dile getirir. "
Mihrimah konuştukça gözlerim doluyordu. Yaşlar akmasın diye harcadığım insan üstü çaba konuşmama engel oluyordu. Sonra aklıma gelen şeyle kendimi toparlayıp elimi elinin üzerine koydum.
" Peki alıştınız mı? "
Buruk bir tebessüm yerleştirdi yüzüne.
" Alışmış gibi yaptık."
Tahmin etmiştim. Böyle bir şeye alışmak mümkün değildi. Neden asker olmak istemişti ki? Durumları oldukça iyiydi. Üstelik Mihrimah'ın anlattığına göre gayet başarılı bir öğrenciymiş. Bu kadar mı seviyordu bu mesleği. Ayağa kalkıp sehpada ki kupaları alarak bir şey söylemeden mutfağa geçtim. Kupaları sudan geçirip makinaya koyarken gözlerimden ardı ardına akan yaşları fark ettim. Neden ağlıyordum? Fatih'in dönmeme ihtimaline mi? Yada ona bir kez bile iyi davranmadığım için mi? Varlığına ve tutarsız hareketlerine o kadar alışmıştım ki bu kadar kısa sürede gözlerim onu her yerde arar olmuştu. Başımı sallayıp gözlerimi sildim. Ona aklımı karıştırma demiştim. Peki ya aklıma karışmamasını söylemek neden aklıma gelmemişti.
"Elif telefonun çalıyor."
Koşarak salona girdim. Fatih arıyor olabilir miydi? Telefonu elime alıp kayıtlı olmayan numaraya bakmadan açtım.
"... ."
Karşıdan ses gelmeyince heyecanımı bastırarak konuştum.
"Alo kimsiniz?"
"Nasılın Elif Hanım?"
Duyduğum ses ile kaskatı kesildim. Neden arıyordu bu beyinsiz şimdi. Numaramı nereden bulmuştu?
Telefonu kapatmak yerine derdini öğrenmeyi mantıklı buldum.
"Ne istiyorsun Celal?"
İğrenç bir kahkaha attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ KOMUTAN
RandomDeli Komutan ve asi kızımız Elif'in dolu dizgin hikayesini okumaya hazır mısınız? Bence hazırsınız. *** +18 içerikler mevcuttur istemeyenler atlayarak okuyabilecekler. Wattpad'deki "Deli Komutan" isimli ilk hikayedir.