Sekiz gün sonra
Elif'ten
Abim ile bağdaş kurup balkona serdiğimiz kilimin üzerinde oturmuş bir demlik çayın sonunu içiyorduk. Köyün cılız sokak lambalarının aydınlattığı loş sokağa bakarken aklımdan çıkmayan Fatih'im son sözleri teker teker kafamın içini talan ediyordu. Yalan söylemiştim. Evet yalan söylemeyi sevmeyen ben abim ve Mihri'si için kocama yalan söylemiştim. Belki haklıydı ama tepkisini ölçmeden doğruları ona söyleyemezdim. Üstelik bağırıp çağırıp kavga ettikten sonra barışabilirdik. Beni evde -evimizde- istememesi o kadar çok gururumu zedelemişti ki geçen sekiz gün içinde ne bir kez aramış ne de mesaj yazabilmiştim. Günler birbirini kovalarken abimle Mihrimah'ın konuşmalarına şahit olsamda asla dahil olmamıştım. Mihrimah "sorun yok" desede beni buralarda koyup gidecek kadar gözü dönen abisi açısında sorun olduğu apaçık belliydi. Çayımdan son yudumumu da alıp bardağı çelik çay tepsisine bıraktım. Abimle göz göze geldiğimiz an gözlerimi kaçırsamda her şeyin farkındaydı.
"Elif." diye üzgünce mırıldanan abime gülümsemeye çalıştım.
"Alişş." derken dolu gözlerimi az da olsa omzuma dönüp silmiştim.
"O Fatih'in kafasını kıracağım." dedi. Ben cevap vermeyince "Hayatımda ki iki güzel ve özel kadınıda üzüyor." diye devam etti.
"Abi." dedim.
"Söyle güzel gözlüm. İçinde kalmasın benimle her şeyi konuşabilirsin." derken gayet ciddiydi.
İç çekip "Neden böyle oldu?" diyebildim.
"Ben de istemezdim böyle olsun. Ama Mihri abisinden öyle çok negatif sonuç alacağına emindi ki, onu kırmamak adına bekledim." dedi.
Anladım dercesine başıma salladım. Daha çok şey sormak istiyordum ama dilim varmıyordu. Mesela o beni soruyor muydu? Nasıl olduğumu merak ediyor muydu? Ağzıma gelen mide öz suyuyla ayağa kalktım. Hava değişiminden dolayı midemi üşütmüştüm. Tuvalete gitmek yerine terliklerimi giyip bahçedeki ağacın dibine koştum. Arkamdan gelen ayak seslerinden abimin de peşimden geldiğini anlamıştım. Sabahtan beri çay ve bir kaç bisküvi dışında bir şey yemediğim için olsa gerek midemden yükselip ağzımdan çıkan acı su ile yüzüm buruştu.
"İyi misin Elif." abime cevap vermeden bir kaç kez daha boş boş öğürüp ayağa kalktım.
"İyiyim abi. Üşüttüm ya ondandır." balkonda ki lavaboda elimi ağzımı yıkayıp içeri geçtim. Abim içeri girmediği için rahat bir nefes alıp küçük tahta dolabımdan aldığım kıyafetlerle üzerimi değiştirdim. Üçüncü gün Fatih'in pişman olmayacağına ve geri dönmeyeceğine emin olunca bavulu hırsla boşaltıp gözyaşlarım eşliğinde dolaba yerleştirmiştim. O gün akşam üzeri yengem gelip neden baba evime döndüğümü ısrarla sormuştu. Köylü 'Elif'i İstanbul' lu kocası getirip bıraktı. Boşayacak belli ki. 'diye laf çıkarmış, bazı kadınlar da yengemin başına üşüşmüştü. İnsanların ağzı torba değildi ki büzesin. Kendi hayatlarından çok başkalarının hayatları hakkında yorumda bulunup konuşuyorlardı. Gerçi durum konuştukları gibi ilerliyordu ama yine de konuşmaları hoş değildi.
Kusmanın verdiği rahatlamadan çok, yorgunlukla yatağa uzandım. Tavana diktiğim gözlerimi kırpıp yastığın altında ki telefonu çıkardım. İki gündür telefonu elime almadığım için garip bir şey yapıyormuş hissi ile instagrama girip aklımı dağıtmak adına gezinmeye başladım.
Gördüğüm fotoğraf ile şaşkınlıkla elimdeki telefonu tüm gücümle sıktım. Fatih'in normalde story atmaması ve tam da aramız böylesine kötüyken, üstüne üstlük özlemden delirmesi gerekirken yaptığı paylaşıma şaşkınca bakakalmıştım. Baş parmağım fotoğraf değişmesin diye ekranda dururken yatakta doğrulup telefonu iyice gözüme soktum.
![](https://img.wattpad.com/cover/213418520-288-k882478.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ KOMUTAN
RandomDeli Komutan ve asi kızımız Elif'in dolu dizgin hikayesini okumaya hazır mısınız? Bence hazırsınız. *** +18 içerikler mevcuttur istemeyenler atlayarak okuyabilecekler. Wattpad'deki "Deli Komutan" isimli ilk hikayedir.