BAYRAM ÖZEL

269 45 6
                                    

Ben geldiim. Bayrama özel minnacık bir bölüm bırakmak istedim buraya. Kızımızın hayatından ufak bir parça kesit.. Onu daha iyi anlayabilmeniz ve tanıyabilmeniz için. Yıldızcığı doldurmayı ve yorumlarda kendinizi göstermeyi unutmayın.

Herkese iyi bayramlar.

İYİ OKUMALAR

LAVİNİA ARAL

1 Ağustos 2020 Cumartesi

Kan kokusu duyumsuyordum. Her yerdeydi. Ruhumun çatlaklarından sızan kanımın kokusu muydu bu? Sanmıyordum. Onun kokusu daha acı, daha ağır, daha suskundu. Bu kadar bangır bangır bağıran bir koku değildi.

Izdırap dolu ruhumun kan kokusu bile suskunken ben nasıl lal olmayayım? Yine tüm sözlerimi yuttuğum, sessizliğimin gün yüzünde özgürce dolaşmasına izin verdiğim zamanlardan birindeydim.

Bugün Kurban Bayramının ikinci günüydü. Babaannemdeydik. Ortalık mahşer yeri gibiydi. Her yerde kocaman leğenlerde etler annemin kendilerini temizleyip parçalar halinde ayırmasını bekliyordu. Duyumsadığım kan kokusu bunlardan kaynaklıydı. Kanı hiç sevmezdim, kokusu da midemi bulandırırdı.

Dün yani Kurban Bayramının birinci gününü evimizde geçirmiş, kendi kestiğimiz hayvanla ilgilenmiştik. Hoş hayvan kesildikten sonra annem onunla uğraşmamak için direkt kasaba göndermişti etleri. Kesildikten birkaç saat sonra bize hazır bir biçimde gelmişti. Biraz maliyetli ama oldukça pratik bir hamleydi.

Her ne kadar kendi etimizde çok uğraşmamış olsakta aynısı babaannem için geçerli değildi. Kaç kurbandır yaptığı gibi yine aynısını yapmış, etini kasaba göndermemişti. Bununla da yetinmeyip yine kendi kızı olmasına rağmen(!) annemi etlerini temizlemesi üzerine çağırmıştı.

Her sene aynı terane dönüyordu. Eğer babaannem böyle yapmasaydı biz ilk gün yine kendi işimizi hallettikten sonra ikinci günün sabahı bir iki saat ona uğrar direkt anaannemlere geçerdik.

Baba tarafında hayat geçmiyordu. Herkesin toplu birbirini gördüğü tek vakit bayramlar olurken sadece biz bizeydik; Babaannem, halam ve ailesi, amcam ve ailesi ve biz.

Fersiz bakışlarımı etrafta ruhsuzca gezdirmemi sürdürürken buradaki kimseyi sevmediğime bir kez daha karar verdim. Annem hariç herkes bir koltuğa tünemiş tembellik yaparken babam ortalarda gözükmüyordu. Kim bilir yine evin hangi köşesine kaçmıştı.

"Bana bak sen şimdi bu sene gitmiyorsun bir yere dime?" diyen babaannemin sesi doluştu bir anda kulaklarıma. Bana hitaben sarf ettiği sözleri son zamanlarda kaçıncıya duyduğumu anımsayamadım.

"Evet dedim ya babaanne." diyerek ters bir tepki verdim.

Bunalmıştım artık ve okul konusu açıldıkça benim cinlerim tepeme çıkıyordu. Hayır inadına mı sorup duruyorlardı anlamıyordum.

"İyi iyi ne güzel. Bırak sen okuma git gir bir işe de babana destek ol az."

Duyduklarımla başımı ağır çekimde babaanneme çevirirken saygısızlık yapmamam adına içten içe kendime telkinler vermeye başlamıştım.

"E babaanne sonra?"

Alaylı bir sesle söylediklerimle duraksama yaşayan babaannemle bu sorumun cevabını durup ciddi ciddi düşündüğünü anladım. Tanrım sen bana sabır ver!

"Sonrada yavaş yavaş çeyizini düzersin hazır çalışırken. Onuda babana yüklemezsin. O zamana kadarda bir talibin çıkar herhalde ne bileyim ben." derken sözlerinin sonunda kıkır kıkır gülmeye başladı.

"Mal mı satışa çıkarıyorsun babaanne? Kendi kızında uyguladığın cahil sistemini benim üzerimde düşünme bile!"

"Lavinia!"

"Lavinia!"

"Lavinia!"

Aynı anda duyduğum annemin, amcamın ve nereden çıktığını bilmediğim babamın uyarısıyla daha da terslendim ve sesimi yükselterek burnumdan soludum.

"Ne?!"

"Haddini bil!" diyen babamla oturduğum yerden ayaklandım. Oturma odasından mutfağa geçen arada dikilip bana bakmasını sürdüren babamın üstüne üstüne yürürken tıslarcasına konuştum.

"Ben ülkenin en iyi okullarından birini kazandım ve bunu babaannemin cahiliyet dolu sistemi başıma gelsin diye yapmadım! Ben o okula gideceğim!"

Burnumdan solumam sürerken gözlerimin dolduğunu hissettim. Burnum sızlamaya başlamıştı.

Bu sene liseyi bitirmiş ve sınava girmiştim. Sonuçlarım çokta mükemmel olmasa da iyiydi. En azından ben hedeflediğim yeri tutturmuştum. Hacettepe Üniversitesinde Sosyal Hizmetler bölümünü kazanmıştım. Ama bu sonuç ailemi memnun etmemişti. Başta sonuçlarımı görünce burun kıvırsalar da sonunda kendilerince bölümler yazdırmışlardı tercih listeme. Bense son dakika bu listeyi kendi isteğime göre değiştirmiştim. Sonuç? Ben hedefime ulaşmıştım ama ailem çıldırmıştı. Nasıl değiştirirmişim listeyi?

Hayatın benim hayatım olduğunun farkında olmamalarının en büyük zorluğunu galiba tam burada yaşıyordum. Sonuçları görünce kazandığım yere gitmememe ve evde oturup bir sene daha köpek gibi çalışmama karar vermişlerdi.

Bu karara çok ağlamış, isyan etmiştim. Göz yaşlarıma aldanmamışlardı. Hala daha isyan ediyordum ama aldanan hala yoktu. Benim ne istediğim onların umurunda değildi.

"Kazandığın uyduruk bölüme bakarsak okulunun pek de bir önemi yok. Hem ne vardı burayı yazsaydın? Başka şehre gidemezsin!"

Her ne kadar doğduğum bu yerde özgürce yaşasam da babamın bu şehir dışında her yere karşı duyduğu büyük bir ön yargı vardı. Bu şehir dışındaki her yer ona çok tehlikeli geliyormuş(!). Ya da bu sadece bir bahaneydi ve o bu bahanenin arkasına saklanıp çıkmamaya yemin etmişti. O sinsi fikirlerin ana vatanı olan kafasının içindeki asıl düşüncesi neydi bilmiyordum. Tahmin edebilecek gibi de durmuyordum.

"Çok konuşmayı keste gel şuraya bana yardım et!" diyen anneme kaydı gözlerim. Bana 'artık kapat şu konuyu yoksa canını yakacağım' der gibi bir bakış attı.

Bulunduğum ortama daha fazla katlanamayacağıma karar verirken adımlarımı hızla çıkış kapısına yönelttim. Eve gitmek istiyordum. Odama kapanıp çıkmamak orada kendime ağlamamı engelleyecek uğraşlar yaratmak istiyordum.

Hızlı adımlarım sayesinde herkesi bir bir gerimde bırakırken ardımdan gelen seslenmeleri duymazdan geldim. O günden beri  içimde öyle bir his vardı ki asla geçmiyor aksine düştüğü yere sinsi bir kanser hücresi gibi yayılıyordu. Hayatım kayıyormuş gibi hissediyordum. Babamın iğrenç gerçeğini öğrendiğim günden beri ben yaşamıyormuşum gibi hissediyordum.

Omuzlarımdaki yükün ağırlığını lal olan dilimle asla tarif edemezken bir gün altında kalacağım enkazın büyüklüğü sanki o günden beridir boğazımda yumru olarak varlığını sürdürüyordu. Hissediyordum. Enkazım can alıcı bir büyüklükteydi ve her geçen saniye bana daha da yaklaşıyordu.

-BÖLÜM SONU-

LÂL -EHVENİŞER-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin