BÖLÜM 13

215 43 1
                                    

Geç olsun güç olmasın diyerek yeni bir bölümle karşınızdayım. Benim için yazımı fazlasıyla zor bir bölüm oldu. Umarım benim hissettiğim duyguları sizde hissedersiniz.

İYİ OKUMALAR

8 Aralık Salı öğle saatleri.

Birçok insanın ardına bakmadan kaçtığı sonrasında ondan deli gibi saklandığı korkuları, yüzleşmek istemediği gerçekleri vardır. Kimininkisi trajik bir ölüm, kimininkisi mutsuz sonla biten bir aşk, kimininkisi başarısızlıklarla sonuçlanmış kariyer hayatı gibi. Benimkisi... Benimkisi hangi kategoride yer alıyordu? Sanırım hayal kırıklığı olan aileler kategorisi...

Her ne kadar birçok insan gibi ardıma bakmadan kaçtığım bir şeylerim olsa da yine de onlar gibi yapıp o şeylerden köşe bucak saklanmıyordum. En azından elimdeki seçeneklerde böyle bir şey yoktu.

Kaç saattir oturduğum koltuk bana yavaştan batmaya başlarken Ares'in arabasının bu kadar konforsuz olmadığını pek ala biliyordum. Koltukları bana bu kadar rahatsız hissettiren şey aslında bedenimde dört kol gezinen gerginlikten başkası değildi. Belki birde yanında ek olarak kaygı ve streste olabilirdi duvarlarımın arkasına saklanan gizli korkularımı görmezden gelirsek.

Ablamla gerçekleştirdiğim son telefon konuşmasında aldığımız karar üzerine şu anda o yere, kaçtığım her şeye doğru gidiyorduk. Dün yeni bir haftaya normal bir biçimde iş başı yaparak başlamıştık. Ben normal çalışma halimi sürdürsem de Ares birkaç günlük zaman dilimi yaratmıştı bize. Tüm gününü işlerini ayarlamakla geçirdikten sonra yarın yola çıkıyoruz demişti.

Boşanma davasının ikinci duruşması perşembe günüydü. Bu kadar erken gitmek benim fikrim ve isteğim değildi. Bana kalsa perşembe sabahtan gelip akşamına hemen geri dönerdik ama Ares benimle aynı fikirde değildi. Nedendir bilinmez onun bu isteğini ne sorgulamıştım ne de karşı çıkmıştım. Sadece basit bir tamam sözcüğüyle ona ayak uyduruyordum. Normalde bu benim meselemdi ve onun bana ayak uydurması gerekirken bizde durum böyle değildi.

Ares tüm her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüştü. Birazdan varacağımız şehirde beni annemin yanına bırakacak sonrasında kendisi için ayarladığı otele gidecekti. Artık ona bu yaptıklarından dolayı teşekkür etmiyordum. Çünkü o kadar teşekkür edilmelik şeyler yapmıştı ve yapmaya devam ediyordu ki hangi birine teşekkür edeceğimi şaşırmış durumdaydım.

Genel olarak bakıldığında mental sağlığım yerinde değildi. Bunu en derinlerimde hissedebiliyordum. Hala daha nasıl ayakta durduğumu bilmiyordum. Nefes alıyordum ve gerisi bir şekilde geliyordu.

"İyi misin?"

Derinlerden gelen erkeksi sesi beni gafil avlarken hafifçe irkildim. Beklemediğim bir anda gelen soru üzerine bir süre sessizliğimi korumaya devam etsem de bunu çokta sürdürmedim.

"Sanırım değilim." diyerek yanıtladım onu tüm dürüstlüğümle.

"İstersen perşembeye kadar benimle otelde kal." dedi ılımanlıkla. Fazlasıyla anlayışlıydı bana karşı. İlk baştaki tavrına tezat, beraber geçirdiğimiz zamanların getirisinde.

"Annemlerin yanında olsam daha iyi olur." dedim.

"Senin için iyi olan bu mu?" dedi hazır cevap bir halde.

Bu sorunun yanıtını düşünmeme bile gerek yoktu. Aynı hazırcevaplılıkla yanıtladım onu. "Bilmiyorum, sanırım değil."

"O zaman gerisi önemli değil benimle otele gelebilirsin."

LÂL -EHVENİŞER-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin