BÖLÜM 37

118 37 0
                                    

Hemen hemen hemen bölümü okuyun koşun. Her zamanki gibi bölüm sonunda sizleri bekliyorum.

İYİ OKUMALAR

Bilinmezlik hep damarıma basarak beni kışkırtır, bastığı damarlarıma sinsice sızıp tüm bedenimde kol gezerek huzursuzluk tohumlarını ekerdi. Normalde bu hep bu şekildeydi. Ama şimdi...

Önümde bir su gibi akıp giden yoldan aldığım bakışlarımı yanımdaki adama çevirdim. Onunla kaçıncı kez bu yollarda bilinmezliğe doğru gidiyordum bilmiyordum ama bu kez öyle hissetmiyordum. Kötü hissetmiyordum. Hatta doğrusu tamamıyla hissizim diyebilirdim ama bu bile kötü gelmiyordu şu anda.

Çok değil yarım saat önce gidiyoruz dediğinde başta harekete geçmemiştim ama sağ olsun Ares son zamanlarda kendisine alışkanlık haline getirdiği üzerimde zorla bir şeyler yapma huyunu tekrardan devreye sokarak biraz zorla birazda benim istemem yan cebime koy tavrımla beni o araca bindirmişti.

Günler hatta aylar önce buraya nasıl bir sırt çantasıyla geri döndüysem aynı çantayla geldiğim yere geri gidiyordum.

Ares henüz anlatacağı şeyleri anlatmaya başlamamıştı. İçten içe büyük bir sabırsızlıkla onun konuşmasını bekliyordum çünkü beni zorla araca bindirdiğinden beri en inat halime bürünmüş ve ağzımı açmamaya yemin etmiştim. Ona kızgındım, sinirliydim ve en çok da kırgındım. İnat değil mi ilk konuşan ben olmayacaktım! Hatta ben hiç konuşmayacaktım! Son dediğim biraz imkansız gibiydi ama neyse.

Kendi kendime girdiğim inat halinin pek ala farkında olan adamsa hiç zahmet edip konuşma girişiminde bulunmuyordu. Çıldırmamak elde değil! Hayır ne yapıyorsun hazır beni susmuş bulmuşken kafa falan mı dinliyorsun ne yani?

Yola çıktığımızdan beri kaçıncı olduğunu bilmediğim şekilde bir kere daha sesli bir biçimde ofladım. Hatta öyle bir ofladım ki bir dakikaya yakın nefesimi oldukça sesli bir biçimde dışarı verdim. Artık harekete geçmesi gerektiğini anlamalıydı.

Yaptığım bu hareket karşısında bana sadece kısa bir bakış atmakla yetinen adama öfkeden kızarmış bir şekilde bakarken sinirle onun beni araca bindirdiği ilk anda taktığı emniyet kemerini çıkarttım. Hafif bir açıyla eğilerek ayağımdaki botları da çıkartarak ayaklarımı oturduğum yere çektim.

Ares'in kemeri çıkarttığım ilk andan itibaren sık sık üzerime dönen bakışlarına hiç aldırış etmezken ben oldukça rahat bir biçimde koltuğa yayılmaya çalışıyordum.

Bir dakikanın sonunda kemeri tekrar geri takmayacağımı anladığında, "Kemerini tak." dedi. Aldırış etmedim aksine başımı sağa doğru çevirerek akıp giden yolu seyretmemi sürdürdüm.

Bu tavrım karşısında bu kez sinirlenen taraf o olurken yandan yandan çaktırmadan ona bakmaya çalışıyordum.

"Lavinia kemerini tak dedim!"

İkinci kez gelen ikaz bu kez biraz sert bir tavırdayken sadece omuz silkmekle yetindim ve ısrarla önüme bakmayı sürdürdüm. Evden çıktığımız andan itibaren önümüzde ve arkamızda birer araç olmak üzere iki araç bize eşlik ediyordu. Neden buna ihtiyaç duyduğumuza dair birkaç fikrim olsa da asıl nedene dair bir bilgim yoktu. Zaten Ares'in bir şeyler açıkladığı da yoktu.

Sesli bir soluk verdiğini işittim. "Güzelim kemerini takar mısın?"

Duyduğum sözlerde tek bir noktaya takılırken bu kez açıkça ona doğru döndüm. İçimden kıroca bir şekilde 'Güzelin miyim gerçekten?' diye sormak gelirken hızlıca kendimi toparladım ve asıl konunun can güvenliğim olduğunu bildiğimden inadımı bu kısımda çok sürdürmedim ve kemerimi taktım. Tabi ki bunu oldukça ağır çekimde oyalanarak gerçekleştirip hiçbir zaman kolayca pes etmeyeceğimi de ima etmeyi unutmadım.

LÂL -EHVENİŞER-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin