BÖLÜM 28

173 40 2
                                    

Selamlar ben geldimmm. Bölüm sonunda buluşalım.

İYİ OKUMALAR

Bugün sondu. Saat on ikiyi bir geçerken on dokuz yaşıma girmiş, on sekizinci yaşımı tamamen doldurmuş olacaktım. Her geçen gün yetişkinliğe bir adım daha yaklaşıyordum. Zaten devletin gözünde üç yüz altmış dört gündür yetişkin bir bireydim. Ama ben zaten kendimi babamın annemi aldattığı günden beri değil; annemin bana çok uzak olduğunu fark ettiğim günden beri bir yetişkin gibi hissediyordum.

Olgundum. Bunu hiç kimse inkar edemezdi. Her ne kadar bazen dışarı deli dolu gözüksem de bu tamamen benim bilerek kendimi öyle göstermemdi.

Aslına bakılırsa ne zamandan beri bir yetişkindim kendim de tam bilmiyordum. Ya annemin bana aslında çok uzak olduğunu fark ettiğim günden beri, ya babamın annemi aldattığını öğrendiğim günden beri ya da annemin babam tarafından gözlerimin önünde öldürüldüğü günden beri. Bunların her biri sadece birer teoriydi. Ama galiba ben tecavüz sonucu ana rahmine düştüğüm günden beri yetişkindim.

Nerede okuduğumu şu anda hatırlamadığım bir söz düştü aklıma. 'Yetişkinliğimiz, çocukluğumuzda yaşadığımız sorunları çözmek için vardır.' Bu söze kesinlikle katılmıyordum. Ben daha yetişkinliğimdeki sorunları çözemiyorken çocukluğumdaki sorunları nasıl çözecektim?

Yetişkinliğimdeki dertler bitmiyordu ki sıra çocukluğuma gelsin. Şimdi de başıma metres ve üvey kardeş meselesi çıkmıştı.

Dünkü görüşün sonunda babam ortaya bir bomba atıp gitmişti. Daha doğrusu görüş süresi bitmişti ve gitmek zorunda kalmıştı ama süre bitmeseydi de o an babam zaten orayı terk ederdi. Çünkü yüzümdeki ifade nasıldı hiçbir fikrim yoktu ama o an babamın gözlerinde korku gördüğüme yemin edebilirdim.

Korkmakta kesinlikle haklıydı çünkü benim bam telime değil basmak artık onu paramparça etmişti. Tam pes ettiğim anda öyle bir şey çıkıyordu ki benim intikam perileri coşuyordu. Herkesin anasını ağlatmak istiyordum. Benim annem yeterince ağlamıştı şimdi sıra neden onlara gelmesindi?

Elimdeki soğumaya yüz tutmuş çayımdan büyük bir yudum aldım. Bakışlarım diğer elimdeki telefonumun ekranındaydı. Babamın avukatı, Ahu denilen metres yosmasının evinin adresini göndermişti bu sabah.

Saat çoktan öğleni geçiyordu. Birkaç saate gücümü toparlayıp o kadının yanına gitmeyi planlıyordum. Her ne kadar içimden gram bunu yapmak gelmese de bir yanım deli gibi o kadını görmek istiyordu. Hamile demişti babam. En son hamileydi demişti. Bebek doğmuş muydu yoksa hala daha hamile miydi? Normalde asla umursamayacağım bir durumdu bu ama merakım fazlasıyla ağır basıyordu. Planlarım doğrultusunda kullanabileceğim bir kozum olabilirdi bu durum. Artık bir şeyleri kazanabilmem adına bir savaş vermem ve en ufak bir şeyi bile değerlendirmem gerekiyordu. O yüzden rahatlıkla elimin tersiyle itemiyordum bu konuyu.

Dün artık babam nasıl korktuysa ben cezaevinden çıkıp eve gelene kadar hesabıma yüklü bir miktar yatmıştı. Beş haneli bir rakam. Çokta önemli bir meblağa olmasa da şu anki durumumda bana ilaç gibi gelmişti.

Bu korkunun getirdiği bir diğer gelişme de bu sabah babamın avukatının, metresin adresini atmadan önceki mesajında belirttiği üzere oturduğum evin tapusunun bana devredilmesi adına işlemleri başlattığıydı. Ama tabi ki bu iş para meselesi gibi kolayca olmayacaktı. Bu bilgilendirme mesajının altına önemle düşülmüş bir not vardı ki babamın bu tapu devir işine imzasını atması için öncelikle benim gidip metresi görmem, onunla özellikle ilgilenmem ve olan biten her şeyden babamı haberdar etmemdi. Kadını dövmemem içinse ayrı bir uyarı almıştım hem babamdan hem de avukattan.

LÂL -EHVENİŞER-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin