Merhabalar burada uzun uzun konuşup sözü uzatmayacağım. Konuşmamı bölüm sonuna saklıyorum mutlaka orada buluşalım.
Başladığınız tarihi buraya bırakabilirsiniz..
İYİ OKUMALAR
1 KASIM 2020 PAZAR
Kendimi bildim bileli karanlıktan bir kere bile korkmamış aksine karanlıklar içinde yaşamayı kendine ilke edinmiş birisiydim ben. Gecenin en acımasız saatlerinde sebepsiz uyandığım anlarda gece lambasının evdekilerden biri tarafından kapatılmış olduğunu gördüğümde de bir akşam vakti tek başıma odamda otururken ansızın elektriklerin kesilmesiyle de korkmamış bir kız çocuğuydum.
Ya da tüm bunların bir zorunluluktan olduğu gerçeği, aslında en başından beri karanlığın tam orta yerinde acımasızca terk edilmiş bir kız çocuğu olmaya mecbur bırakmıştı beni. Belki de bu yüzdendi karanlıktan korkmamam. Bu yüzdendi kendimi hep karanlıkların ortasında hatırlamam. Bu yüzdendi kendimi karanlıklara alıştırmam. Sadece zorunluluklar içinde bırakılmış olmamdan sebepti ve bu zorunluluklar karanlığı benliğimde ev sahipliğine itmişti.
Yine karanlığı tüm hücrelerimde hissettiğim zamanlardan birindeydim. Gecenin karanlığı acımasızlığını yüzüme vurur gibi tüm şehre hâkim olurken havanın soğukluğunu da yanına partner olarak almış tüm şehirde hakimiyetini sürdürüyordu. Bu hakimiyet karşısında dolu gözlerim, hırpalanmış yaralarla bezeli bedenim ve bedenimdeki yarı yırtılmış yarı bir o yana bir bu yana çekiştirilmekten sünmüş ince kazağım ile tam olarak bir hiçtim. Hiçliğin içindeki milyonlarca hiçlikten sadece bir tanesiydim.
Kara bulutların gecenin karanlığına ev sahipliği yaptığı gökyüzünde mesken tuttuğu zamanlardan birindeydim. Gök gürültüsü, şimşek yoktu. Şiddetli bir yağışta yoktu ama çise adı verilen ince bir yağış hakimdi şehirde.
Koşmalıydım. Evet arkama bile bakmadan koşmaya devam etmeliydim ama cılız bacaklarım bana ihanet edercesine titriyor, bana bu olanağı sağlamıyordu. Gözlerimden kaçıncı olduğunu saymadığım yaşlar hızlıca inmeye devam ederken elimi pürüzlü sokak duvarından çekerek görüşümü netleştirmeye çalışırcasına gözlerimi sildim. Bu da tam bir başarısızlıktı. Acıyla inleyerek birkaç adım daha atmaya kendimi zorlarken aynı zamanda da ne kadar uzaklaşabildiğimi hesaplamaya çalışıyordum. Duraksayıp katettiğim mesafeye baktım. Galiba sadece birkaç sokak uzaklaşabilmiştim. Derin ve koşmaktan dolayı titrekleşmiş soluklarıma ara vermeden yenilerini eklerken biraz daha koşmaya karar verdim. Buradan olabildiğince uzaklaşmalıydım. Ama nereye gidecektim? Beynim işlevini yitirmiş gibiydi.
Acıyla inleyerek rahat nefes alamamamdan sebep öksürük krizine tutulan bedenimi dizginlemeye çalıştım ama nafileydi. Canım acıyordu. Canım çok fazla acıyordu. Hıçkırarak ağlamamı bastırmaya çalışırken pis sokak duvarına elimi geri dayadım ve destek almaya çalışarak zorla birkaç adım daha attım. Ellerimi tırtıklı duvarda sürterek ilerlerken parmak uçlarımda önce yapışkan bir sıvı daha sonrasında sert bir cisim hissettim. Puslu bakışlarımı karşıdan alarak elime çevirirken bu hissin sebep olduğu şeyin duvara yapışık halde duran salyangoz olduğunu fark ettim. Tiksintiyle elimi duvardan çekerken içten içe bildiğim tüm küfürleri sıralıyordum.
"Kahretsin!" diyerek hala daha elimde hissettiğim sıvıyı zaten berbat halde olan kazağıma sürerek sildim ve onu daha da berbat bir hale getirdim.
Köşeyi döner dönmez karşıma çıkan ana cadde gecenin geç saati olduğunu belli edercesine bomboştu. Yol ıssızlığını gözüme sokar gibi önümde öylece sere serpe uzanıyordu. Elimi dayanmak amacıyla koyduğum pürüzlü duvarda kımıldatırken duvarın soğukluğunu hissetmemek imkansızdı. Nefesim iyice sıklaşırken boğazımdan hırıltıya benzer bir sesin çıkmasına engel olamadım. Nefes al, nefes ver, nefes al, nefes ver. Geçecek dedim içimden. Tüm bunlar geçecek. Geçmeliydi de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LÂL -EHVENİŞER-
Roman pour AdolescentsKitabın yayınlanma tarihi: 07.07.2021 "Sadece bir şeyi merak ediyorum. Neden ben?" dedim. Son sözcüklerimde sesimin titremesine engel olamamıştım. Gözlerim hala daha doluluğunu koruyordu. Sertçe esen rüzgarın şiddeti iyice artarken bedenimi esir ala...