BÖLÜM 48

73 33 1
                                    

Ben geldim. Her zamanki gibi bölüm sonunda görüşelim! Öptüm!

İYİ OKUMALAR

"Tamam dede. Daha yanınızdan ayrılalı yarım saat olmadı pazartesi şirkette konuşuruz bunları şimdi mi sırası yani?"

Telefonu çaldığından beri var olan gerginliği iki katına çıkan adamdan bakışlarımı alarak camdan dışarı çevirdim. Bu beklenen dede resmen kumam olmuştu! Adam bize bir saniye rahat vermemek için yemin etmişti sanırım.

Saat çoktan gece yarısını geçerken takvim kendini bir sonraki güne bırakmıştı. Lansman kazasız belasız biteli iki saatten fazla oluyordu. Tabi ki ev sahibi olduğumuzdan lansman bittiği gibi evlere dağılamamıştık. Ares'ler bir buçuk saat kadar benim anlamadığım işlerle uğraşmıştı ve paydosu öyle vermiştik. Paydosu vermeden önce bir ara Demiröz'le Ares ortadan kaybolmuş olsa da sandığım gibi iş uzamamıştı.

Şimdiyse yirmi dakikayı aşkındır yoldaydık. Ahmet'in kullandığı transit araçta Ares'le birlikte arka kısımda oturuyorduk. Arkamızda korumaların olduğu bir araç eşliğinde ilerliyorduk. Yola çıkalı henüz beş dakika olmuşken beklenen dedenin aramasıyla birlikte Ares'le konuşmayı planladığım şeyler sekteye uğramıştı. On beş dakikadan fazladır telefonda Ares'i meşgul eden adama daha da zıt olurken sesli bir soluk verdim. Gerçekten içim şişmişti!

Ares'in bakışlarını üzerimde hissederken ona bakmaktan kaçındım. Sabırla telefonu kapatmasını beklerken sadece yolu izlemeye odaklandım. Yollardan az buçuk anladığım kadarıyla eve varmamıza on ya da on beş dakika gibi bir süre kalmıştı. Zaten saatin geçliğinden dolayı yollar boş sayılırdı.

"Pazartesiden önce olmaz dedim. Biraz dinlenmek istiyorum." Bezgin sesi itiraz kabul etmez bir tondaydı ama bu karşısındaki adama ne kadar etki ederdi bu bilinmez.

"Çok önemli bir gelişme olursa diğer torununa gidersin dede. Kapatıyorum beni aramayın daha!" Sesli bir biçimde öfkeyle burnundan soluk verdi Ares. Elindeki telefonu göz ucuyla takım elbisesinin ceketinin iç cebine koyduğunu gördüm.

Hemen dibimde oturduğundan kolayca bana uzanarak eliyle çenemden tutup başımı kendine çevirdi. "Nasılsın?" dedi beklemediğim bir biçimde az önceki haline nazaran oldukça sakin ve kısık bir sesle.

Kıstığım şüpheci bakışlarımla kısa bir süre gözlerine baktım. Oldukça yorgun gözüküyordu. Her şey bittikten ve herkes gittikten sonra onun gardını indirip bana gelmesi alıştığım ama bir o kadarda kabullenemediğim bir şeydi. İçimin sızladığını hissettim. Kıyamadım.

Oturduğum yerden ona doğru kayarak kollarımı beline sardım ve başımı koluna doğru yaslayarak yüzüne baktım. Ares'in de anında kolları bedenime dolanmıştı.

"Şimdi iyiyim. Ya sen nasılsın?" dedim uzun bir aradan sonra onunla rahatça bir sohbete girecek olmanın verdiği sıcaklıkla. Lansman son zamanlarda bizden çokça vakit çalmıştı. Hele son iki hafta neredeyse birbirimizi hiç görememiştik. Onu çok özlemiştim.

Anlıma sertçe bir öpücük kondurdu derin soluklar alırken. "Bende şimdi iyiyim." dedi rahatlamış bir sesle.

"Çok yoruldun. Ne seni bu kadar yorup uğraştıran aksilikler?" Tamer'in istemeden de olsa başına açtığı işleri merak etmiştim.

Ares rahat bir tavırla yayvanca oturduğu koltukta iyice yayılırken beni üstüne doğru çekti. Dudakları yüzümün her bir santiminde usulca dolanmaya başladı.

LÂL -EHVENİŞER-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin