BÖLÜM 38

118 35 0
                                    

Bölüm geldi koşun koşun. Her zamanki gibi bölüm sonunda görüşürüz.

İYİ OKUMALAR

Şaşkındım. Ne diyeceğimi ne düşüneceğimi bilmiyordum. Yine tamamen refleksif bir halde konuştum.

"O zaman amacın neydi?"

Bana kanatlarını kesmek istemedim diyordu. Buna nasıl inanacaktım? Asıl planı neydi? Asıl amacı neydi? Hiçbir fikrim yoktu. Onunda bir şeyler anlattığı yoktu. Tanrı'nın bana gökten vahiy yoluyla gerekli açıklamaları indirmesini de beklediğini sanmıyordum. O zaman neydi bu bilinmez bekleyiş?

Tekrar derin bir soluk aldığını şişen göğsünden anladım. Az önce derin bir şekilde öptüğü yeri bir kez daha aynı biçimde öptü.

"Hava fazla soğuk hadi eve girelim."

Yenilgiyle gözlerimi kapadım. İstemsiz aralanan dudaklarımdan uzun ama sessiz bir soluk verirken hiçbir şey söylemedim. Nereye kadar kaçacaktı acaba? Erteleye erteleye nereye kadar gidebileceğini merak ediyordum içten içe.

Benden herhangi bir tepki gelmeyince bedenime doladığı kollarını çekti üzerimden. Sağ eliyle sol elimi kavramak istediğinde buna izin vermedim. Kollarımı göğsümde kavuşturdum.

"Sen kaçmak istiyorsan kaç. Ben artık bu şekilde hayatımı sürdürmüyorum." dedim onunla inatlaştığımı saklamaktan uzak bir biçimde gözler önüne sererken.

"Lavinia!" dedi uyarırcasına. Bu kez tek kelimesine aldanmadım. Tahammül seviyemin eksilerde olduğunu neden anlamak istemiyordu! Neden beni iyileştireceği yerde daha çok sınırlarımı zorluyordu?

Bakışlarımı ısrarla karşımdaki ucu bucağı gözükmeyen kapkaranlık denizden çekmedim. Ondan birkaç adım uzaklaşarak çitlere biraz daha yaklaştım. Aramıza soktuğum mesafenin yeterli olmadığını üçüncü adımda karar verirken dördüncü adım için tam harekete geçecektim ki buna tekrardan belime dolanan kollar mani oldu.

İlk bedenime tekrardan kollarını dolayarak hareket halimi durduran adam kısa sürede beni kendine doğru çevirdi. Eşsiz deniz manzarası artık arkamda kalmıştı.

"Hava soğuk hasta olacaksın." dedi tane tane onu anlamamı ister bir biçimde.

Anlıyordum. O her ne kadar onu anlamadığımı düşünse de kahretsin ki ben onu anlıyordum! Anlamasam da anlıyordum. Bu nasıl boktan bir durumdu bilmiyordum.

İfadesiz bakışlarımı gözlerinde sabit kılarken bu kez konuşmak adına herhangi bir çaba sarf etmedim. Mimiklerim bile donuk bir haldeydi. Sanırım birazdan ağlamaya başlayacaktım. Nedensiz. Belki de nedenli ama nedenini kendime açıkça söylemediğim bir nedenle.

Göğsümde kavuşturduğum kollarımı çözdü. Engel olmadım. Buz tutmuş olduğunu ancak ellerimi iri ellerine hapsettiğinde fark ederken buna da engel olmadım.

Suratımdaki kendinden ödün vermez tavrım karşısında pes eder bir hale büründü. Her şeye rağmen oldukça dik duran geniş omuzları yüzündeki yorgunluğu ört pas edemiyordu. Sanırım bitik halde olan bir tek ben değildim bu gece.

"Beni arayıp yardımımı istediğinde seni eve getirdiğim zaman bir hata yaptım. Demiröz'den yardım istedim çünkü ne yapacağımı bilmiyordum. Kubat'ın radarına girdiğinin farkındaydım." Sustu. Bakışlarını kaçırdı. Elleri hala daha ellerimi sımsıkı tutsa da bir adım geriye doğru giderek aramıza mesafe soktu. Bu bilinçsizce yapılan bir hareketti.

LÂL -EHVENİŞER-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin