Yeni bölümü getirdim sizlere. Bölüm sonundaki satırda buluşalım.
İYİ OKUMALAR
Büyük bir kaosun tam ortasında kalakalmıştım. Bu durumdan ne kaçıp kurtulabiliyordum ne de bu durumda kendimi koruyabiliyordum. Hoş kaçıp gitsem gerçekten kurtulmuş olur muydum? Sanmıyordum.
Mekânsal olarak olan kaoslardan kaçsam bir ihtimal kurtulurdum da peki zihnimin içindeki kaostan nasıl kurtulacaktım? Bu sorunun yanıtını uzun zamandır arıyordum ve çözüme yaklaşmış bile değildim.
Genel olarak kaoslu ortamlardan direkt bir şekilde sıvışır, kaçar giderdim. Ama bunu zihnimin içinde olan kaosta bir türlü yapamıyordum. Keşke yapabilseydim belki bin ton düşünceyle boğuşmak zorunda kalmazdım. Şu anda da olduğu gibi.
Duş faslından sonraki Tamay ve Tamer'in konuşmasına kulak misafiri olmamın, bilerek dinlememin de diyebiliriz, üzerinden baya zaman geçmişti. Hava çoktan kendini karanlıklar içerisine bırakmış, güneşle ay vardiya değişikliği yapmıştı.
O konuşma sonrasında Tamay yanıma geri dönmüş, Ares'in odasında yarattığımız ufak dağınıklığı benimle birlikte toparlamaya devam etmişti. Şimdiyse muhteşem üçlü olarak adlandırabileceğim Tamay, Tamer ve Bars'la bir saati aşkındır oturma odasında oturup Ares'i bekliyorduk.
Onlara muhteşem üçlü ismini takmıştım evet. Çünkü boş boş Ares'i beklediğimiz şu zaman diliminde kendi aralarında öyle uyumlu bir sohbet koordinasyonları vardı ki bunu kelimelerle anlatamazdım. Birisi söze leb- ile başlıyorsa diğeri anında leblebiyi kavrayıp konuyu devam ettiriyordu. Birbirlerini gerçekten de anlıyorlardı.
Arada birbirlerine takılarak sevgilerini şakalaşarak gösteriyorlar bazense birbirlerine sinirleniyorlardı. Onların bu hallerini açıkça seyretmesem de çaktırmadan takip ediyordum çünkü yapacak başka bir şeyim yoktu. Hala daha Ares'in beni burada öylece bırakıp gitmesinin şokunu hatırlayıp hatırlayıp sinirleniyordum.
Bir an önce Ares'in gelmesini istiyordum. Hem tanımadığım insanların arasında uzun süre durmaktan iyice gerilmiştim hem de onlarla baş başa hiç bilmediğim bir evde olmaktan hoşnut değildim. Hoş Ares'i de çok tanıdığım söylenemezdi ama hiç yoktan onunla bir iki muhabbetim vardı. Gerçi duş faslında Tamay'la da olmuştu ama yine de Ares'i tercih ederdim.
O geldiği gibi buradan gitmek istediğimi direkt söyleyecektim. Tamer'in son yarım saattir sık sık bana kayan gözleri rahatsızlığımı hat safhaya çıkarırken yerimde huzursuzca kıpırdanıp durdum. Bars, Tamer'in aksine benimle hiç ilgilenmezken ful kolunun altındaki Tamay'la muhataptı.
Onlarla geçirdiğim şu kısa zaman diliminde anladığım kadarıyla Bars'la Tamay sevgili ya da onun gibi bir şeydi. Tamer hakkında herhangi bir fikrim yokken bir an aklıma Ares geldi. Bir ilişkisi var mıydı acaba? Gerçi o kadar evine girdim, yattım, kalktım olsaydı illaki karşılaşırdık öyle değil mi? Ya da en azından muhabbeti geçerdi?
Ben her ne kadar bu konuda kendi kendime teoriler kursamda yine de net bir cevaba sahip değildim. Bunun bilincinde olmam daha da canımı sıkarken yine gözleri bana kayan Tamer'e bu kez dik dik bakarak karşılık verdim. Karın ağrısı neyse bir an önce söylemeliydi. Zaten yeterince sıkılmıştım ve ağrıdan kavrulan bedenimde işin cabasıydı.
"Kaç yaşındaydın sen?" diyerek bana karşı bir sohbet ya da sorgulamamı demeliydim bilemiyordum, başlatan Tamer'de bakışlarımı sabit tutarak sorusunu cevapladım.
"On sekiz bitmek üzere."
Hafif bir baş sallamasıyla bakışlarını yere indiren Tamer'le yan tarafında bulunan ikilinin de dikkati bize daha doğrusu bana dönmüştü. Ortamda olan uzun süreli sessizliği haince ortadan ikiye yardığımızdan olsa gerek tüm odaklarını bize yönlendiren ikilide sanki normal sohbet ediyormuşuz gibi konuşmaya dahil oldu ve bunu Bars başlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LÂL -EHVENİŞER-
Fiksi RemajaKitabın yayınlanma tarihi: 07.07.2021 "Sadece bir şeyi merak ediyorum. Neden ben?" dedim. Son sözcüklerimde sesimin titremesine engel olamamıştım. Gözlerim hala daha doluluğunu koruyordu. Sertçe esen rüzgarın şiddeti iyice artarken bedenimi esir ala...