Ona alık bakışlar yollarken, sıktığı çenesini hafifçe sağa sola kaydırdı. Ardından elini masaya çokta kibar olmayacak bir şekilde çarptı.
"Otur!" dedi emir verici bir tınıyla. Neredeyse kükreyen erkeğin aniden yükselen sesi karşısında istemsiz irkilirken yavaşça yutkundum. Özellikle onun ne kadar etkileyici bir erkek olduğu düşünceleri zihnimi kemirirken, bu şekilde çıkışmasıyla beni gafil avlamıştı.
Pekala, Jimin onun agresif ve ters biri olduğunu söylemişti, çok haklıydı. Onu gerçekten iyi tanıyor olmalıydı.
"İngilizce konuşmuyorum, algılayamıyor musun beni?!" dedi aşağılayıcı bir şekilde. Gözlerimi devirme isteğimi baskılayarak başımı sallayıp nereye oturacağımı bilemez bir edayla etrafıma bakındım telaşla.
Bay Kim'in delici bakışları üzerimdeydi. Keskin gözleri beni baştan aşağıya inceledi. Bu bakışları nabzımı hızlandırsa da, bacaklarıma hükmetmeyi başardım ve olduğum yerde dikilmeye son verip odanın merkezine doğru ilerledim.
Çalışma masasının önünde iki tane karşılıklı duran kahverengi deri koltuklar vardı. Bana en yakın olanına usulca oturduğumda kaşları itinayla havalanırken, dudaklarının kenarı yavaşça kıvrıldı. Kibirli gülüşü kulaklarımı tırmaladı.
Sandalyeyi öne çekerek masaya doğru iyice eğilirken, parmaklarını iç içe geçirip masanın üstünde sabit tuttu. Gözleri, gözlerime odaklandıktan hemen sonra dudaklarında sergilenen gülüşü soldu. Bir erkeğe nazaran biçimli ve dolgun dudaklara sahipti. Dudaklarını düz bir çizgi haline getirip derince bir soluk çekti içine. Onu izlerken diken üstünde gibi hissediyordum, öylesine gerilmiştim ki her saniye bu mümkünmüş gibi gerginliğim gökyüzüne doğru katlanarak yükseliyordu sanki.
Dilini dudakları üstünde yavaşça gezdirdi. Ve onlara daha parlak bir görünüm kazandırdı. O dolgun dudakları seyrederken genzimin kuruduğunu hissettim. Tanrım... Yüz hatları kalemle çizilmiş gibi, o kadar keskin ve dudak uçuklatacak şekilde güzeldi ki...
Ben düşüncelerimin derinliğinde boğulup ona hülyalı gözlerle bakarken, hayal bile edemeyeceğim sözleri söyledi. "Sana karşıma oturabileceğini kim söyledi?!"
Ne?
Yüzüm şokla çarpılırken ne yapacağımı bilemez bir halde, panikle ayağa kalktım. Oturmamam gereken bir yere mi oturmuştum ki?
"Önce nereye oturmam gerekiyor diye sorman gerekiyordu!" dediğinde yüzüme tokat yemişim gibi tenim karıncalandı. Yüz kaslarım kilitlenmiş gibiydi, tek bir mimiğim oynamıyordu. Sadece ona şaşkın gözlerle bakıyordum.
"İzin veriyorum!" Yüzündeki sert ifadesine yansıyan gür sesi bir kez daha kulaklarımda uğuldadı. Neye izin veriyordu? Tanrı aşkına aptala dönmüş gibi hissediyordum karşısında. Sözleri zihnimde tekrarlanırken, kaşlarım merakla havalandı, gözlerim sorgulayıcı bir hale büründü.
"Karşıma oturmana izin veriyorum. Şimdi otur!" diyerek beni aydınlattığında kaşlarım çatıldı. Sinirlerim gerilmişti, gülmemek için kendimi zor tuttum. İki yanımda sallandırdığım ellerimi yumruk haline getirdim. Tavırları ne kadar da küstahçaydı böyle! Zengin züppe!
Dilimi yanağımın içinde gezdirip burnumdan derin bir nefes saldım havaya. Pekala Jeon, sakin ol. Bu işe ihtiyacın olduğunu iyi biliyorsun. Adamın küstahlığı seni enterese etmez,burun kıvıramazsın. Öncelikli maksatın işe alınmayı başarmak olsun!
"Otur dedim sana!"
Her şeyi yıkıp dağıtıp gitme isteğimi bastırdım ve öfkemi yutup az önce oturduğum yumuşak deri koltuğa yavaşça geri kuruldum. Soğuk koltuğun konforlu yüzü pantolonumu direkt vakumlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINNER • TAEKOOK +18 ✓
Fanfiction(+18 yetişkin içerik) Jeon Jungkook, zengin iş adamı Kim Taehyung'un evine yatılı hizmetçi olarak işe alınır. Jeon Jungkook yağmurdan kaçarken doluya tutulduğunun farkında değildir. (Bolca smut+argo kelimeler içerir) Semetae Ukekook Yan ship sope Ba...