Ben daha söylediği son sözlerini idrak edemeden, kadife gibi yumuşak olan dudaklarını kulağımın arkasına bastırdığında inlememek için dudaklarımı kemirirken, öpücüğün etkisiyle kayan gözlerimi yumdum.
"Artık aldığın nefes bile bana ait, her şeyinle benimsin Jeon."
Sıcak ve keskin nefeslerinin delip geçtiği tenim, bu sözleriyle büsbütün karıncalandı.
Önce dudakları, sonra da kendi geri çekildi. Ancak bedenlerimiz hâlâ birbirine yaslı ve aldığımız nefesler bile birbirine karışacak kadar yakınımdaydı.
Başını hafifçe yana eğerek, gözlerime kısık bakışları eşliğinde bakarken, kaşları benden bir cevap beklediğini bildirircesine çatıldı.
Bu sözlerine verebilecek bir cevabım ne yazık ki yoktu. Olsa bile şu anda, kalbim ağzımdaymış gibi şiddetle atarken, kelimeleri birleştirebileceğime emin değildim.
Bana hiç kimse daha önceden böyle sözler söylememişti. Bu yabancıladığım durum, gerçek anlamda beni gafil avlamıştı.
"Bana kahve yap ve odama getir. Gecikirsen ceza veririm." Çenemden yakalayarak alt dudağım ve parmakları arasında kalan benime öpücük kondurduğunda kirpiklerimin arasından ona aval aval baktım. Gözlerimi kırpıştırdıkça nemli olan üst ve alt kirpiklerim birbirine giriyordu.
"Sert olsun kahvem." dedi ve bana göz kırpıp, çenemdeki parmakları yukarıya tırmanıp yanağımdan makas aldı. İşaret ve orta parmağı arasına sıkıştırdığı yanağımın tokat yiyen yanağım olmamasına özen göstermesi gözümden kaçmamıştı. Yumuşak bir dokunuşla, sanki canımı yakmak istemez gibi, oldukça nazikçe tenime temas etmiş ve hemen parmaklarını oradan çekmişti.
Parmaklarının sıcak teması, tenimden ayrıldığı anda hızlıca başımı onu onaylarcasına salladım. Bir adım geri çekilmiş ve birbirine yaslı bedenlerimizin de ayrılmalarını sağlamıştı.
"Şey, şu kovayı bırakıp hemen hazırlayacağım." dedim ve neredeyse varlığını bile unuttuğum zeminde öylece duran kovaya döndüm. O benim halime gülerken, ben kırmızı kovanın sapından kaptığım gibi hızlı adımlarla banyoya ilerledim.
Çok hızlı gidemedim, çünkü kovanın içi su doluydu ve yerlere dökülmesini istemiyordum. Temkinli ama çokta yavaş sayılmayan adımlarım eşliğinde soluğu banyoda aldığımda, kovayı kaldırıp tuvalete döktüm ve sifonu çektim. Kovayı temizlik malzemelerinin olduğu dolabın alt kısmındaki boşluğa eğilerek itekledim.
Ellerimi yıkamak için doğrulduğum sırada, aynaya kayan gözlerim doğrudan kapı eşiğine yaslanmış bir şekilde beni izleyen çakmak gözleri fark etti. Ani şekilde onu görmemin etkisiyle irkilerek yerimden sıçradım. Gırtlağımdan korktuğuma dair garip bir ses yükseldiğinde, Bay Kim'in rahat ve alenen bedenimi izleyen bakışları aynadaki aksimi bularak gözlerime tırmandı.
Benim korkmuş ifadem, onun hoşuna gitmiş gibi dudaklarının iki yanı aheste bir şekilde yukarıya kıvrılınca sertçe yutkundum. Gülüşü neden bu kadar güzeldi? Hayır, düşünmen gereken konu bu değildi Jungkook! Asıl düşünmen gereken konu Bay Kim neden odasına çıkmamış ve seni takip ederek peşinden gelmişti?
"Aa şey, bir şey mi unuttunuz efendim?" Yaşadığım karmaşayı bir köşeye atarak, konuşma eylemini gerçekleştirebilmiş olduğum için içimden şükrettim. Kafamda oluşan cevapsız sorulara bir yanıt beklediğimi bildirircesine ona dönmeksizin, aynadan bakmaya devam ettim.
Ellerini füme rengindeki kumaş pantolonunun ceplerine tıkıştırırken, pantolonuyla aynı renk olan ceketinin sırt kısmı kapının sağ menteşelerine gelecek şekilde iyice yaslandı ve omuzlarını dikleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINNER • TAEKOOK +18 ✓
Fanfiction(+18 yetişkin içerik) Jeon Jungkook, zengin iş adamı Kim Taehyung'un evine yatılı hizmetçi olarak işe alınır. Jeon Jungkook yağmurdan kaçarken doluya tutulduğunun farkında değildir. (Bolca smut+argo kelimeler içerir) Semetae Ukekook Yan ship sope Ba...