"Jeon derhal odama geliyorsun!"
Gözlerimi yumarak burnumdan titrek bir nefes saldım havaya. Gözlerimi geri araladığımda, "Neden bunu yaptın?" diye fısıldadım Jimin'in pişkince gülümseyen yüzüne bakarak. Omzunu umursamaz bir tavırla silkti. "Ceza alman beni mutlu edecek, çünkü bunu hakkediyorsun!"
"Çok kötüsün." diye mırıldandığımda tiz bir kahkaha attı. Dişlerimi sıkıp ona omuz atarak yanından geçtim.
Bileğimden tutarak beni attığım ilk adımda durdurduğunda sinirle burnumdan derin bir soluk çektim içime. "Sakın ona kur yapma, seni mahvederim Jeon!" diyerek göz dağı vermek istercesine tısladığında, dişlerimi sıkmaya devam ederken çenemi sağa sola oynattım.
"Bırak bileğimi! Kendinle karıştırma beni!" diye hırlayarak onu tüm gücümle iteklediğimde, parmaklarının baskısından kurtulmayı başardım.
Resmen ceza almam için bana iftira atmıştı! O gerçekten de kötü biriydi. Bay Kim'e karşı hislerine karışamazdım, ama bu beni ezebileceği anlamına da gelmiyordu! Onun tarafından aşağılanamazdım! Jimin bu evin efendisi değildi! Benimle aynı konumdaydı!
Bay Kim'in çalışma odasının kapısı önüne vardığım anda öfkem bir toz bulutu gibi dağılarak kayboldu. Yerine katışıksız gerginlik tohumları hücum etti. Gergince yutkunarak titreyen kolumu kaldırıp kapıya tıklattım yavaşça.
"Gir!" İçeriden gelen komut ile, kapının kulpunu çevirerek güç bela aralamayı başardığım gibi kapıdan usulca içeriye sızdım.
Kapıyı ses çıkarmamaya özen gösterecek bir yavaşlıkta kapatıp odanın içine doğru bir adım daha atıp duraksadım.
Başımı önüme eğmiş, ellerimi önümde birleştirmiştim.
Rüzgar gibi yanıma gelen Bay Kim, belimden yakaladığı gibi beni duvara çarptırdığında nereden geldiğimi şaşırdım. Belimin arkasına sarmaladığı kolu sayesinde, kalçalarımı duvara çarpmama engel olmuştu. Ancak sırtım bu çarpışmadan kurtulamamıştı.
Acıyla inlerken, şokla çarpılan yüzüm onun gözlerine tırmandı doğruca. İlk defa kapının bu kadar yakınında olması beni afallatmıştı. Genelde masasının önündeki pencerede veya deri koltuğunda oluyordu.
Ellerini belimden çekip başımın iki yanında duvara sabitlerken üzerime eğilince nefesim tekledi. Bana yakınlaşınca dün gece dudaklarıma değen dudaklarının o yumuşak ve sıcak baskısını anımsayınca, kasıklarım sızladı.
Bakışları uçurum kadar derindi. Yüzü ifadesizdi. Tek mimiği oynamıyordu. Dudakları düz bir çizgi halindeydi, ancak dişlerini sıkmıyordu.
Tek kelime etmeden bana bakıyor olması, fırtına öncesi sessizliği andırıyordu. Bu düşünce daha çok gerilmemi sağlarken, taşlaşan dudaklarımı konuşmak adına güçlükle aralamayı başardım.
"Bay Kim, Jimin yalan söylüyordu. Ben tüm gün boyunca çalıştım, cidden çok çalıştım. Bana inanmıyorsanız, Kâhya Min Yoongi ya da diğerlerine sorabilirsiniz." O kadar hızlı konuşmuştum ki, uzun cümlemin sonunda soluklanma ihtiyacıyla ufak bir duraksama yaşadım. Bir diğer konuya da değinmem gerekiyordu. Sessizliğinden fırsatlanarak konuşmaya devam ettim.
"Ayrıca şey ben çalışma odanıza dosyanızı bı-bırakmak için gelmiştim ve yemin ederim odanıza çekildiğinizi za-zannediyordum. Kapınızı çalmadan içeriye girdiğim için hatalıyım çok çok özür dilerim."
Sağ elini duvardan yavaşça ayırdı. Petrol yeşili kravatını çekiştirip gevşeltirken, başını hafifçe iki yana salladı. Siyah gömleğinin yakaları adem elmasına kadar kapalıydı. Gömleğinin tüm düğmelerini ilikleyerek nasıl rahat edebiliyordu, bilmiyordum ama biraz bunalmış olmalı ki, kravatını gevşetme ihtiyacı duymuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINNER • TAEKOOK +18 ✓
Fanfiction(+18 yetişkin içerik) Jeon Jungkook, zengin iş adamı Kim Taehyung'un evine yatılı hizmetçi olarak işe alınır. Jeon Jungkook yağmurdan kaçarken doluya tutulduğunun farkında değildir. (Bolca smut+argo kelimeler içerir) Semetae Ukekook Yan ship sope Ba...