Kalçalarımda hissettiğim yoğun sızıyla inleyerek kıpırdandım. Yumuşak bir dokunuş hissediyordum kalçalarımda. Soğuk bir ıslaklık vücudumu titretti sonra. Gözlerimi kırpıştırarak birbirine yapışan ve şişen gözlerimi aralamaya çalıştım. Ağzımı şapırdatarak başımı yastıktan kaldırdım. Hareket etmemle kalçalarımda hissettiğim yoğun acı, dudaklarımdan arka arkaya dökülen iniltilere sebep oldu.
Bulanık görüş alanımda, pencereden vuran ay ışığında bir siluet dikkatimi çekti. Gözlerimi kırpıştırarak uyku mahmurluğundan arınmaya çalışırken, yatağımın uç kısmında Azrail gibi oturan Bay Kim'i görünce korkuyla yataktan sıçradım. Hızla bileklerimden tutarak beni yatağa yüzüstü geri yapıştırdı. "Sakin ol, korkma!" diye tısladı sıktığı dişleri arasından tıslarcasına. Sesini kısık tutmak için kontrol etmeye çalıştıysa da pek başarılı olduğu söylenemezdi.
Işığı bile yakmamıştı. Tanrı aşkına onu uyku sersemi görünce ödüm kopmuştu.
Yüreğim ağzıma gelmiş bir şekilde titrerken, elindeki merhemi gözümün önünde salladı. "Şunu sürüyorum sadece, sessiz ol! Her zaman bu kadar iyimser olmam!"
Dudaklarımı kemirerek gözlerimi kırpıştırdım. Kıpırdamayı kesip sessiz kalışımın üzerine başını memnuniyetle salladı ve kapağı açık olan merhemi uzun parmaklarına sıktı. Az önce hissettiğim sıcak dokunuşlar, onun parmaklarına soğuk ıslaklık ise merheme aitti. Tanrım!
Merhemin soğuk yapısı, onun sıcak parmaklarıyla birlikte birleşip tenimi usulca ovuşturduğunda, sadece dokunmasıyla bile cayır cayır yandığımı hissederek baskılamaya çalışsam bile iniltime engel olamadım.
Aceleci olmayan tavırlarla, nazik dokunuşlar eşliğinde sürdü parmaklarına buladığı merhemi tenime.
Bir çöl misali kuruyan genzimi ıslatıp, dudaklarımı güç bela aralamayı başardım. "B-ben yapayım siz zahmet etmeyin." diye fısıldadım titrek bir nefesin arkasından. Dilim damağıma takılmış ve kekelemekten kurtulamamıştım. Sözlerimle birlikte sıcak dokunuşu tenimden ayrıldı.
Boynumun izin verdiği ölçüde başımı çevirip kalçalarıma baktığımda, kremi sürmek için iç çamaşırımı kıvırmış olduğunu fark ettim.
"Ben hallediyorum!" diye hırladığında sertçe yutkundum.
Yastığın iki yanına yaslı duran kollarıma abanmaya devam ediyordum. Yüzüstü yatmaktan göğsüm ağrımıştı. Bu yüzden dirseklerimden destek alarak üst gövdemi hafifçe oynatıp vücudumu esnetmeye çalıştım. Fakat, hareket etmemle birlikte kalçalarım şiddetli bir sancıyla kavrulunca yüzümü buruşturarak inleyip hafifçe geri çekildiğim yastığa gerisin geriye gömüldüm.
"Jeon, gözlerini kapat ve uyumaya devam et!" Baskıcı sesi, nefesimi kesti.
Elbisemi bile çıkaramamıştım. O kadar yorgundum ki, o gittikten kısa bir süre sonra direkt uyuyakalmıştım.
"Aferin Jeon, uslu ol böyle!" diye tıslayarak parmak uçlarıyla bel boşluğumu okşadığında midem kasıldı. Tırnaklarıyla oradaki ufak tüylerimi dürtüklediğinde yastığı ısırdım. Dokunuşları tenimi karıncalandırıyordu.Oh! Daha fazla dokunmasını isteyen, içimdeki aç ve toy sesi susturamıyordum...
Parmak boğumları bacağımın iç kısmına doğru tenimde sürüklenerek yol aldığında nefesim tekledi. Parmakları uyluğumda dolaşırken, hayalarım delicesine titreşti. Oh Tanrım...
Nabzım hızlanırken, parmakları oyuncu bir şekilde hassas bölgeme doğru tırmandı. Kaburgalarıma ve kasıklarıma aynı anda iğneler saplanmış gibi kasıldım. Neredeyse parmakları deliğime varmak üzereyken nefes nefese kaldığımı hissettim. Tanrım o parmakların kasılan deliğime ulaşmasını, oraya dokunmasını deli gibi istiyordum... Bu nasıl bir histi böyle... Üzerimde nasıl bir etki yaratıyordu böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINNER • TAEKOOK +18 ✓
Fanfiction(+18 yetişkin içerik) Jeon Jungkook, zengin iş adamı Kim Taehyung'un evine yatılı hizmetçi olarak işe alınır. Jeon Jungkook yağmurdan kaçarken doluya tutulduğunun farkında değildir. (Bolca smut+argo kelimeler içerir) Semetae Ukekook Yan ship sope Ba...