Yüzünü avuçlarımın arasına alıp başını bana doğru çevirdim. "Sen hayatımda tanıdığım en cesaretli ve en güçlü insansın, sen korkak falan değilsin." diye mırıldandım zayıfça. Ardından dudaklarımı onun dudaklarının ortasına sıkıca bastırdım.
Öpücüğüme karşılık vermesi uzun sürmedi. Bakışlarına yansıyan hüzün tohumları, öpücüğüne de eklendi. Her ikimiz de geçmişte, çocukluğumuzda darbeler alarak yaralanmıştık. Sanırım onu en iyi ben anlayabilirdim. İstenmemenin nasıl hissettirdiğini iyi bilirdim.
Alt dudağımı kısa bir süre emerken çakmak gibi parlayan gözlerini, gözkapakları örttü. Dudaklarımızı ıslak bir sesle ayıran kendisi olurken yutkunarak geri çekildi.
Az önceki pozisyonuna geri dönerek sırtını duvarla buluşturdu ve dudaklarını düz bir çizgi halini alacak şekilde birbirine bastırırken gözlerini kırpıştırarak yavaşça geri araladı.
"Biliyor musun, onlar boşandığında bunu anlamak istemediğim, inanmak istemediğim için annemi bekliyordum her gece. Yine klasik kavgalarını ettiklerini ve evden bir süreliğine uzaklaştığını, ama geri döneceğini düşünüyordum. Çocukken umut etmek en büyük hobimdi sanırım, her şeye rağmen annemden umudumu kesmediğime inanamıyorum, ama çocukluk aklı işte, dönmesini beklerdim." dedi ve uzun cümlesini soluklanma ihtiyacıyla bölmek zorunda kaldı.
İçimi dağladı sözleri. Ben baba şefkâti görmemiş, dayak yiyerek büyümüş darbeler alarak yaşama tutunmuştum, o ise anne sevgisi de baba şefkâtinden de yoksun yetişmişti.
"Babam eve her geç geldiğinde bir başka kadın getiriyordu. Uyuyamıyordum geceleri kabuslar görmekten, masal okuyan bir annem olmamıştı hiç, ya da kabus gördüğümde yanına sığınıp yatabileceğim bir annem olmamıştı. Canavarların gerçek olmadığını söyleyecek, karanlıkta uyuyabilmem için bana destek verecek bir annem olmadı benim."
Uzanıp yanağına öpücük kondurduğumda gözlerini yumdu. Sözleri içime bir çığ gibi düşüyor, kalbime hançer gibi saplanıyor ve canımı yakıyordu. Onu böyle görmek yüreğimi dağlıyordu.
"İlgisiz, sevgisiz büyümek zordu, ama başardım. Büyüdüm, koca adam oldum ama o yaralar ruhuma kazındı. O anıları asla zihnimden silemiyorum. Her biri daha dün yaşanmış gibi tazeliğini koruyor."
"Bilirim o hissi, babamın bana ve anneme yaşattıkları da aynı şekilde benim zihnime kazılı. Onlarla yaşamayı öğrendim." dedim mırıldanarak.
Gözlerini aralayıp başını çevirerek bakışlarımızı orta yolda çakıştırdı. "Ben de onlarla yaşamayı öğrendim, mezara kadar bizimle gelecekler çünkü. Öğrenmek zorundaydım." dediğinde iç geçirdim. Haklıydı. Bu kötü anılar ölene dek peşimizi bırakmayacaktı.
"Okuyacak mısın?" Başı duvara dayalıyken, gözlerini dolabın içinde yığılı olan zarflara tırmandığında kısık bir sesle sordum ona.
Başını iki yana salladı ağır ağır. "Bir sebebi varsa bile öğrenmek istemiyorum."
Aslında öğrenmek deli gibi istiyordu, ama buna cesaret edemiyordu. Bunca yıldır bu kadar zarfı biriktirmesinin başka açıklaması olamazdı. Hep yüzleşmeye çalıştıysa bile başaramamıştı.
Ona doğru uzanıp ellerimi vücuduna sarmalarken, başımı geniş omzuna yasladım. Kendini suçlu hissetmesini istemiyordum, ya da baskı altında hissetmesini... "Okumak zorunda değilsin." dedim ona destek çıkmaya çalışırken.
Taehyung, saçlarımın arasına öpücük kondurduğunda göz bebeklerim kaydı. Gözlerimi yumarak güvenli limanıma sığındım. Kolları en rahat yerimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINNER • TAEKOOK +18 ✓
Hayran Kurgu(+18 yetişkin içerik) Jeon Jungkook, zengin iş adamı Kim Taehyung'un evine yatılı hizmetçi olarak işe alınır. Jeon Jungkook yağmurdan kaçarken doluya tutulduğunun farkında değildir. (Bolca smut+argo kelimeler içerir) Semetae Ukekook Yan ship sope Ba...