6 | Yumuşak Dudaklar

77.7K 4.6K 9.1K
                                    

"Ben seni yemeden, yemeğini ye artık!" dedi ve hızla geri çekildi. Bedenimdeki baskısı geri çekilince boşluğa düşmüş gibi bedenim sarsıldı. Hızla masanın kenarından tutunarak soluklandım. Bana dokunuşları beni deli gibi heyecanladırıyordu Tanrı aşkına...

Ensemdeki sıcaklığı yerini havaya bırakmış olmasına rağmen hâlâ dudakları oradaymış gibi hissediyordum.

Şakaklarımdan soğuk terler sızarken, kulaklarımda çınlayan sert adım seslerini işittim. Sonra karşıma geçti ve sandalyesini çekerek yavaşça otururken ceketinin yakalarını düzeltti.

"Otur Jeon, tepsiyi kucağına alabilirsin!" Başımı sallayarak titreyen ellerimi ondan gizlemeye çalışsam da tepsiyi alırken bunu ne yazık ki fark etti.

Beni dikkatle izlerken, bedenimi sarmalayan yoğun gerginlikle, dün oturduğum deri sandalyeye oturdum. Buz gibi soğuk olan deri koltuğun yüzü popomu vakumladı hızla. Bu soğuk etki içimi ürpertirken, tepsiyi yavaşça elbisemin üstüne, kucağıma koydum.

Elbisenin yarım yamalak örttüğü çıplak bacaklarıma temas eden tepsi de en az deri koltuk kadar soğuktu ve bu yüzden bir kez daha içim titredi. Ah!

----

Gergin ve sessiz geçen dakikaların ardından yemeğimi bitirdim. Başımı bir kez bile tepsiden kaldırıp ona bakmaya cesaret edememiştim. Ancak onun bakışları bir saniye bile üzerimden çekilmemiş, delici bakışlarıyla beni ezip geçmek istercesine, ben yemeğimi yerken o da gözleriyle beni yiyip bitirmişti.

Tanrı aşkına işten gelmiş olmasına rağmen, benim yemek yememi izlemişti... Gitsene yatıp dinlenesin ne diye beni izlersin ki?! Off!

Yemeğimi bitirdiğim anda çekingen bir tavırla, yavaşça ayağa kalktım.

"Gidebilir miyim?" diye mırıldandım, bastırmaya çalıştığım gerginliğim eşliğinde.

Göz ucuyla ona baktığımda, parmaklarının arasında çevirdiği kalemi hızla masaya vurdu ve başını yana eğerek kaşlarını çattı. Gözleri gözlerimi esir almıştı.

"Elbette hayır!" Kalemi neredeyse masaya fırlatırcasına bıraktığında, yerimden sıçradım. Tepsiyi neredeyse düşürecektim! Tanrı aşkına! Gecenin bu vaktinde neden bağırıyordu?! Bari geceleri sesini biraz alçaltsa!

"T-tepsiyi kal-kaldıracak-"

"Masaya bırak!" diye gürleyerek lafımı ağzıma itinayla tıkıştırdığında, dilimi ısırarak, sadece hava yutmakla yetinerek tepsiyi yavaşça istediği gibi masaya bıraktım.

"Şimdi cezana karar verelim!" dedi ve ellerini birbirine sürterek oturduğu sandalyesinden kalktığında başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüş etkisiyle sarsıldım. Ne?

Bana zaten bir ceza vermemiş miydi?! Tanrı aşkına o gelene kadar beni odaya kilitlemiş ve telefonuma el koymuştu! Hatta hâlâ telefonum onun korumasındaydı! O gelene kadar da beni aç ve susuz bırakmıştı. Daha ne cezası verecekti ki?! Tanrım!

Attığı temkinli adımları onu yeniden yanıma ulaştırdığında masaya yasladım kalçalarımı. Bastırmaya çalıştığım gerginliğim gökyüzüne tırmanmıştı saniyeler içerisinde.

Alt dudağını ısırarak baştan aşağıya gözleriyle bedenimi süzdü.

"Seninle ne yapsak acaba?!" Bakışları gözlerime yükseldiği ilk anda, atik bir hamleyle belimden yakalayıp beni kendine çekerek göğüslerimizi orta yolda çarpıştırdığında, nefesim gırtlağıma takılıkaldı. Oh bu çok ani olmuştu.

SINNER • TAEKOOK +18 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin