Kaybettiğim dostum anısına...
❄️
Hakikat güneşi göğe yükseldiğinde, orada, arkasına sığındığın o yalan mutluluk, toza dönüşecek.Kendine inandırmaya çalıştığın tüm o cümleler yitecek.Güneşin o yakıcı sıcaklığı damarlarımda şimdi, yalanlar ve bahaneler üstüme yağan tozda.Kirpiklerim titredi.
"Atakan gerçekten ihanet etti mi?"
"Etmiş."Yüzü ifadesizdi.Merdiven bitiminde duruyordu.
"Ne zamandan beri biliyorsun Atakan'ı?"Gözleri salondaki yıkıma baktı.Cevaplamak istemiyor gibiydi."Cihan'ın , Abidin'in söyledikleri? Bu anlatılanlar ne?"diye direttim.Zarfın içinden kaseti elime aldım öfkeyle."Göldeki ceset kim?Ne var bu kasedin içinde?"
Paramparça ettiğim tablodan, elimdeki kasete kaldırdı güzel gözlerini."Lavin."
"Anlatmak istemiyorsun demek."Yüzüm, görüntüleri yansıtan kırık ayna. Parçaların görünür kırdıkları duygularım. Öfke, kızgınlık, nefret."Sen anlatmazsan ben kendim öğrenirim Karan.Bakalım ne var bunun içinde."
"Lavin hayır!"Sesi sertti.
Televizyonun altındaki masaya giderken hiddetle ona döndüm."Lavin falan yok.Lavin öldü.Öldü!Bir parçası vardı bu hayatta, senin kollarında yitirdi.Öldürdünüz onu.Boğdunuz."Sözcüklerim, ateştendi.İkimizde irkildik."Bilmediğim ne varsa bugün öğreneceğim!"Göz gözeydik.O güzel, karışık gözleri yorgun,solgun bir zamandı.Kaybetmiş.
"Kaldıramazsın."
"Kaldıramayacağım ne kaldı?Yaşamadığım ne kaldı daha?Ne? Daha ne var?"Dedim çıldırarak.
"Yapma,"dedi.Sesi ilk defa bu kadar yorgundu."Göreceğin şeyler seni mahfedecek.Bunu istemiyorum."
"Ama ben istiyorum."Önüme döndüm, kasedi taktım."Artık bir mezarlıkta, silahların arasında, senin ezeli düşmanından duymak istemiyorum gerçekleri. Söyleyen kişi ailenden biri bile olsa umurumda değil.Öğrenmek istiyorum."Düğmesine basıp geri çekildim.Adım seslerini duydum arkamda.
Yavaş...Acelesiz.Bilinçli."Ödenmemesi gereken bedelleri bile sen ödedin.Daha fazla acı çekme istedim."
"İstediğin olmadı ama.Düşündüğünden de fazla acı çektim.Çok fazla."Gri renk kumanda masadaydı, elime aldım.Tam arkamda durdu.Nefessizce beklerken buldum kendimi."Karan."
"Seni durdurmayacağım."diye fısıldadı."Aç,"Belimden kavradı iri eli, kendine bastırdı.Bütün bedenini hissederken, yüzünü boynuma gömdü.Kirpiklerim titredi, dudaklarım aralandı.Gözlerimi ona çevirdiğimde, boynumda kapalıydı gözleri."Göreceğin adam için özür dilerim,"
İçim ezildi.Birden yaşlar gözlerimin içine doldu, göllendi.Ne görecektim?Karan'ı bu hale getirebilecek ne gizliydi?Çenem titrerken, televizyon ekranına döndüm.Kumandayı kaldırdım, düğmeye basacaktım.Parmaklarım titriyordu.Boğazım düğümlendi.Bir yanım basmak istedi ama diğer yanım yapamadı.Korkuyordum.Yüzüm irkildi, bastım.
"Konuş,"dedi bir erkek sesi düğmeye basmamla.Sesi sertti.Görüntü geldi.Beyazlar içinde boş bir odanın duvarını görüyordum.Sonra kamera döndü, döndü.Bir adamın korku dolu yüzünde durdu.Kaşı morarmıştı.Dayak yemişti, belliydi.Sandalye oturuyordu.Elleri bağlanmıştı.
"Sana ne dendiyse onu yap!"Bu sesi tanıyorum.Kerem Gündoğdu'nun."Asuman Karael'e yaptıklarını anlat!"
"Özür dilerim"diye yalvardı adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIR
Teen FictionÖpüşü beni darmaduman edebilecek, yok edebilecek, lezzetli bir azabı verebilecek şeydi. Bir ateş yandığında, yakar. Yakarsa kül ederdi, yok ederdi. Oysa o, Tanrı'nın ateşiydi. Onun ateşiyle var oluyordum. "İstemem, istemiyorum.Durma, et."dedim nef...