#39.GAYYA

36.7K 1.3K 2.6K
                                    

Gökyüzünün üstüne acımasızca çöken sis ve kopkoyu bulutların gözyaşları, gözlerimin değdiği camdan aşağıya hızla iniyordu. Ve izleri dışarıyı görmeme engel oluyordu.Yağmur, bardaktan boşalırcasına yağıyordu.

"Marketten bir şey istiyor musunuz Lavin hanım?"duyduğum erkek sesiyle donuk gözlerimi camdan aldım ve korumaya çevirdim."Çocuklar benzin dolduracaklar.Eğer herhangi bir isteğiniz varsa ilerideki benzincide duralım."

İnsanların benden uzak durmak isteyecekleri kadar donuk bakışlarımla korumaya baktım birkaç salise.Bakışlarımın içinde gizlediğim gerçekte beni eve geri götürmeleri dışında istediğim bir şey yoktu.

"Hayır."Korumanın gözlerinin içine ifadesizliğimle bakarken gergindim."Teşekkür ederim, yok."

"Tamam Lavin hanım.Sen sürmeye devam et Taner."diyen koruma elindeki telefonunu kulağına doğru götürdüğünde zaman ilerledikçe, korkumu besliyordu."Biz inmeyeceğiz Güney.Lavin hanımın bir isteği yok.Siz gidin, arkadan bize yetişirsiniz siz." Koruma önüne döndüğünde ona bakmayı sürdürdüm."Ertuğrul bey bizi bekliyor, zamanımız yok."

Şiddetli yağmurdan dolayı dışarısını göremediğim ama görebilecekmişim gibi bindiğimden beri baktığım cama çevirdim bakışlarımı.Acaba şuan Adana'nın neresindeydik?Yağmur bu kadar hızlı yağmasa veya biraz durulsaydı bir ipucum olabilirdi ama durmuyordu.

"Efnan abi yabancı bir numara beni arıyor."Sürücü koltuğundaki korumanın sesini duydum ama kafamı yasladığım camdan kaldırmadım."Alo?Kimsin?"Arabada sessizlik oldu, sessizliğin çatlaklarından yağan yağmurun sesi sızdı"Estagfirullah.Yok ben sizin olduğunuzu bilmiyordum, bilsem niye öyle açayım telefonu?Kusura bakmayın.Numaranız ben de yok abi."

"Kim lan arayan?"Bana bir şey isteyip istemediğimi soran korumanın sert sesini duydum."Taner?"

Soğuk,kasvetli havalar ve gökyüzünün gözyaşlarını andıran yağmur, bana aydınlığını kaybettiğim kendi içimi hatırlatırdı ama aynı zamanda nedenini bilmediğim bir şekilde huzurlu hissederdim izlerken.

"Böyle bir şeyi yapamayız Atakan bey.Ertuğrul beyin bu isteğinizden haberi yok."Duyduğum isimle birlikte başımı yasladığım camdan hızla kaldırdım ve yerimde dikeldim heyecanla."Atakan bey, Ertuğrul beyin emri bu şekilde değil.Biz Lavin hanımı, Ertuğrul beye götürmek zorundayız.Bunu Ertuğrul beyle konuşun."

İçimdeki, o arabaya bindiğim andan beri atamadığım karamsarlık söndü. Atakan...Yutkundum.Demek Günel ona ulaşabilmişti.

"Al Efnan abi sen konuş bu adamla.Ben derdimi anlatamıyorum Atakan beye bir türlü"Heyecanla ve bir anda içimde beliren bir umutla, arabayı süren korumanın kulağındaki telefonu, yanındaki korumaya verişini izledim."Lavin'i götürmeyeceksiniz diyip duruyor."

Derin bir şekilde yutkundum.

Zihnim bir çöküntü gibiydi.

Toprakları asidik ve köpürür bir haldeydi ve umut, böylesine yakıcı bir toprağa düşmüştü.Eriyip gidecek miydi yoksa yeşerecek miydi?

"Efendim Atakan bey?"Gözlerim, sadece ensesini görebildiğim korumaya döndü."Bizim Ertuğrul beyden aldığımız emir bu değil ve maalesef size yardımcı olamayız."Koruma sustu, silicinin sesini duydum o sessizlikte."Bizi zor durumda bırakırsınız. Bu isteğinizle bunu siz de biliyorsunuz.Hatrınız var. O yüzden başka bir şey isteyin."

Dışarıdaki sağnak yağmurun sesi, susan, Atakan'ı dinleyen korumanın sesi arabanın içini doldurdu. Karman çorman olan zihnimde, bir yazarın daktiloya yazması gibi yazıldı kelimeler ve bir cümle oluştu;Atakan beni kurtarabilecek miydi?

SINIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin