💠
Erika gülü, susuz kalınca kuruyan fakat ölmeyen bir bitkiydi.Kuruduktan sonra bir top formuna dönüşüp oradan oraya sürüklenen bu bitkiyi diğer bitkilerden ayıran ise bulduğu ilk nemli yerde dallarını yayması.Bana göre hayata dönmesi.
Erika gülü değildim ki ben, kuraklığında yandığım bir sevgiyi bulduğumda yeşereyim?Kördü gözlerim, görünce ezilmekten başka bir şey bilemedim.
"Doktor ne dedi?"
Yaşları kurumuş donuk gözlerim, parmaklarıma bakıyordu.
"Bıçak boğazını çok derin kesmemiş."Sesim ölüydü, sol elimin parmaklarıyla sağ elimin üstünü kazıdım.Az kalmıştı."Biraz dinlendikten sonra eğer kendini iyi hissedersen çıkabileceğini söyledi.Nasıl hissediyorsun?"
Sağ elimin üstünü çıkmayan kan lekesi ile daha da sert bir şekilde bastırdım tırnağımla.Niye çıkmıyordu bu kan?Avucumun içindeki çamur lekesi dizlerimin üstüne düşüp, kusarken mi olmuştu?Şuan fark ediyordum.Taytımın dizleri de çamur olmuştu.
"Biraz boğazım ağrıyor ama çokta önemli değil.Kıpırtamıyorum bir de boynuma ama iyiyim.."dedi Sena, sesi kuruydu.Bir an konuşmadı,ağır bir sessizlik oldu."Babama haber verdin mi?Ya da Alaz'a?Burada olduğumuzu biliyorlar mı?"
Gözlerimi, toprak bulaşmış siyah taytımın üstünde duran parmaklarımdan çekmedim.Kan lekesi ve toprak bulaşmıştı.İki lekeye de çatılan kaşlarım ardından baktım.Önceden elimden kan kokusu alırdım ama şimdi gerçekten kan vardı. Çok garip.
"Verdim."Sesim yerde öylece yatan bir ceset gibi soğuktu."Alaz'ı aradım, birazdan burada olur.Babanın yanındaymış,emniyette.Orhan amcayı aramadım ama."Kirpiklerimin altından gözlerimi kaldırdım ve hasta yatağında, boynunda sargısı ile uzanan Sena'ya baktım.
Bakışlarım, yaşamdan uzaktı.
Bakışlarım, solgundu.
"Babamın yanına gidecektik mezarlıktan sonra, gitmediğimiz için kuşkulanmıştır.Alaz aramıştır onuç"Kirpiklerimi bile kırpmadan Sena'ya bakmayı sürdürdüm."Bizi Seda ablamın yanına göndermeye kararlıydı."Sena odanın içinde gezdirdi gözlerini.
"Bilmiyorum."diye mırıldandım donuk bir sesle."Orhan amcadan haberim yok."
"Gelir babam gelir.Gelsin de çıkalım buradan, mahallemize, evimize gidelim."Sıkıntılı bir nefes aldı, göğsü şişerken odanın içinde gezinmeye devam etti.Bana bakmaktan çekiniyor gibiydi sanki."Hastaneleri sevmiyorum, kokusu çok ağır geliyor.Midem bulandı şimdiden.Yatağıma uzanmak istiyorum."
Gözlerimi bile kırpmadan oturduğum tekli koltukta, onun solgun ve ürkekleşmiş bakışlarının olduğu yüzüne bakmayı sürdürdüm.Dilimin ucunda sayısız cümle vardı ama dilime kilit vuran bir şey vardı.Adını koyamıyordum ama bir şey bana engel oluyordu.
"Alaz'lar gelmeden doktor son bir kez seni muayene edecekmiş.Etsin.."Kelimeler dilimden zorlukla çıkıyordu."Biraz daha kendini tut."
"Tutarım tutarım , sıkıntı değil."
Odanın içinde buz gibi bir hava vardı.Sessizlik, harflerini yitirmiş, derin bir yıpranma tufanını yaratandı.Bu anda, o yıpratan tufanın içindeydim ve belleğimdeki bütün kelimelerimi, ona karşı yitirmiştim.
"Ben.."diyen Sena'nın gözleri gözlerime değdi ansızın.Kirpikleri ardı ardına kırpıştı."Ben sormaya korkuyorum ama bayılmadan önce ne oldu?Yani zihnimde bir şeyler var ama hep bölük börçük..."Sesi sıkıntılıydı."En son benim yerine seni rehin almasını söylüyordun o şerefsize.Ondan sonrasını tam hatırlamıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIR
Teen FictionÖpüşü beni darmaduman edebilecek, yok edebilecek, lezzetli bir azabı verebilecek şeydi. Bir ateş yandığında, yakar. Yakarsa kül ederdi, yok ederdi. Oysa o, Tanrı'nın ateşiydi. Onun ateşiyle var oluyordum. "İstemem, istemiyorum.Durma, et."dedim nef...