❄❄❄
Geçmiş ve kötü tecrübelerim dışarıya sert bir kabuk oluşturmama ve o kabuğun içinde yaşamama neden olmuştu.Belki konuşsam böyle biri olmazdım ama kime konuşacaktım?Mahallede, babam beni dövüyor dediğimde babadır yapar diyecek olan kadın komşularıma mı?Erkektir,kaşınmasan dövmezdi diyecek olan eşlerine mi?
Önce iki üzülüp, bana acıyan ve yerimde olmamı istemeyeceklerini söyleyecek yaşıtlarıma mı?Kime?Kim anlayacaktı beni?Ağlayışlarımı?Susmak kendi içime atmaktan başka çarem olabilmiş miydi?
Kendi içimi darmadağın etmemiş miydi bu suskunluk?Suskunluğun darbeleri ağırdı, derindi, paramparça ediciydi; Onca acıya rağmen öldürmemişti,çürütmüştü beni ve çürütmeye devam edecekti.
İçine girdiğim banyoya üstten, umursamaz bir bakışla baktım.Duvarları ahşaptı, sadece şeffaf, cam duşa kabininin içindeki duvarı siyah mermerdendi.Başımı bitkin bir halde yan tarafıma çevirmemle kare şeklindeki, füme rengi lavabo fayansını gördüm.Gözlerim yukarıya tırmandığında fayansın hemen üzerindeki yuvarlak ve dışı ahşaptan yapılma büyük aynayla göz göze geldim.
Sancılı bir nefes verdim ve kapıyı tamamen kapattım.Banyo yapmak istiyordum artık, günlerdir üstümde hastane kokusu vardı.Üstümdeki siyah kazağı çıkardım, saçlarım iki yanıma döküldü.O an tam karşımda gördüğüm şey duraksamama neden oldu.
Ayna ve fayans benim olduğum taraftaydılar.Ve tam karşımızdaki duvarın aşağısında ise bir kütük vardı.Bir banyoda neden kütük olurdu ki?Kütüğe oturup aynadan kendilerine mi bakıyorlardı?
Garipsesem de umursamayıp üstümdeki tayttan da kurtuldum ve kirli sepetine koydum kıyafetleri.Kafamı kaldırdım bir an üşüyerek ve o an ahşap aynada kendi yansımamla karşı karşıya geldim.
Düşmüş aynalara yansımalarım, hepsinde acıylaydım.Bir an kendi solgun ve beyaz tenime bakarken ağır ağır yan döndüm, yansımam yan döndü ve o an bir gerçek gözlerini araladı.Sırtımdaki izler göründü.Gözlerim bitkince izlerde dolandı.Kimisi silikti, kimisi ise daha taptaze duruyordu.
Ne çok sahne yazmıştım oyunuma, ne mutluluklar, ne kostümler hayal etmiştim...Ama tek bir oyuna izin vardı dünyada, tek bir sahne.Ve onu da Tanrı yazmıştı.Bitkin bir nefes verdim, göğsüm acıyla ve nefretle doldu.
Bir karnıma saplandı bir acı ve yüzüm buruşurken tenimden buz gibi bir ürperti geçti, o saniye banyonun kapısı hızla açıldı.
Çığlık atıp ellerimle kendimi kapatmaya çalıştığımda yaptığım ani hareket ile karnıma keskin bir ağrı saplandı. İki büklüm oldum.
"Sen aptal mısın kızım?"Acıyla buruşan yüzümle kapıyı kapatan Karan'a bakakaldım."Kendine zarar vermeden duramıyorsun.Derdin ne lan senin?"dediğinde sesine sakin diyemezdim.
Banyodan içeri girdi Karan Yağız.Bakışları örtünmek isteği uyandırdı.
"Karan?Ne yapıyorsun?"Ellerimle vücudumu kapatmaya çalıştım ama boşaydı."Karan çıplağım! Çıkar mısın?Çık."dediğimde zaten küçücük olan banyo daha da küçüldü Karan'ın bedeniyle."Karan çık lütfen!"
"İyi misin?"diye sordu kızgın bir sesle.
"İyiyim."Gözlerim korkuyla büyüdü.
Bir an sonra doğruldu, üstünde, geniş bedenini saran siyah kazağının eteklerine elini koyup bir hışımla çıkardı.Loş ışık esmer, kavruk teninde heybetli, kılların kapladığı göğsüne vururken kazağı sepetin üstüne attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIR
Teen FictionÖpüşü beni darmaduman edebilecek, yok edebilecek, lezzetli bir azabı verebilecek şeydi. Bir ateş yandığında, yakar. Yakarsa kül ederdi, yok ederdi. Oysa o, Tanrı'nın ateşiydi. Onun ateşiyle var oluyordum. "İstemem, istemiyorum.Durma, et."dedim nef...