Merhaba...
37.bölümle karşınızdayım. Biraz uzun ve yorucu bir bölümdü benim için.
Keyifli okumalar.Yorum yapmayı unutmayın lütfen.
❄❄❄❄
Ama sen sakın ağlama , bulutlarını dağıtamayacağın bir gökyüzü var içinde ve üzgünüm ağlamak bulutlardaki ateşi söndürmez o gökyüzünde.
"Beni vuramayacağını biliyorum Yıldırım.Şuan aldığın nişan bile yanlış , ateş etsen dahi isabet etmeyip ıskalayacak."Tam gözlerimin içine baktığında, evinin içindeki katilini görmüş gibi irkildim."Eline silahı ben verdim ama sana bir şeyi söylemeyi unuttum.Eğer eline bir kere bile silah aldıysan ölmeyi de öldürmeyi de göze alacaksın liseli.Sen göze aldın mı?"
Soluk soluğaydım Karan'ın karşısında.O koyu gözler bu anda bile nefes nefes kesiciydi.
"Seni vuramayacağımı mı?Vuramayacağımı nereden biliyorsun Karan?Ben eski Lavin değilim, görmüyor musun?Karşında silahla duruyor oluşum bunun en büyük kanıtı değil mi?"
Silahı tutan parmaklarım kararsızdı ve Karan'ın sesiyle silahı daha sıkı kavrayıp aldığım nişanı düzelttim kirpiklerim titrerken.Buz gibi bir rüzgar esti üşüdüm, dudaklarım titredi.
"Kes şu aptallığını.Oyunlara verecek vaktim yok benim."Karan Yağız bana doğru bir adım attığında refleksle silahımı daha sıkı kavradım ve adımlarım geriye gitmemek için zor tuttum."Vuramayacağını ikimizde biliyoruz.Daha da kendini kandırıyorsun.Yanıma gel.Diğer tren gelmeden gideceğiz buradan."
Soğuktan dudaklarım titrerken silahın namlusu göğsüne doğrultmuştum.
"Eski Lavin olsa vuramazdı evet hatta aklından bile geçmezdi ama bu Lavin gözünü kırpmaz artık.Beni bu kıza sen dönüştürdün Karan."dedim sertçe ve istasyonunun merdivenlerine doğru gözümün ucuyla baktım.Hemen dibindeydim, biraz dikkatini dağıtabilsem kaçabilirdim."Ben gelmiyorum ama gidiyorsanız yol orada .Ben onların , ailemin iyi olduğunu göreceğim.Sana verilmiş bir sözüm var bunun farkındayım merak etme ama önce ailem."
Birden ağlamaktan şişmiş gözlerim ne yapacağını kestiremediğim adama bakarken istasyonunda kısa, çok ama çok kısa bir sessizlik oldu. Gergince baktım ona.
"Seni uyarmıştım."
Ben Karan'ın dehşete düşürecek kadar yakıcı gözlerinin içine söylediğini anlamayan gözlerle bakarken, Karan sayamayacağım kadar hızlı bir şekilde silahını kaldırdı. O an, kulağıma değerek geçip giden kurşunu hissettim.
Kulağım uğuldadı.
Havada yankılanan kurşun sesini duyar gibi oldum ama uğultu gibi geldi kulağıma, kulağım uğuldadı.Bir şeylerin kırılma ve parçalanma sesini duyduğum an, kendime gelir gibi yerimde sıçradım korkuyla.
"Ya ben sizin inadınızı sikeyim ya.Karan!Karan kardeşim ne yapıyorsun Allah'ını kitabını sevdiğim?Nasıl ateş edersin Lavin'e?Lan o senin kadının"diye çileden çıkmış gibi bağıran Atakan'ı duyduğumda nutkum tutulmuş bir haldeydi.Kulağımda yankılanan bir ses vardı."Kime ateş ettiğinin farkına var Allah için ya.İndirin lan silahlarınızı indirin.Ateş etmek falan yok.İndirin tamam mı?Kimse ateş etmeyecek.Buradan sakin bir şekilde çıkıp gidiyoruz"
Gözlerimi bile kırpmadan soluksuzca Karan'a bakarken, dondum. Taş kesildim. Nefes bile alıp almadığımı bilemedim.
"Karışma işime Atakan.Ben kime ateş ettiğimin farkındayım.Her şeyi göze aldım Lavin Yıldırım.Bu yolda ölmeyi de, karşıma çıkacak herkesi öldürmeyi de."Donmuş bir şekilde silahını tekrar alnıma nişan alan adama bakakaldığımda burnuma barut kokusu doldu."Benimle inatlaşmaya kalkma sakın.Ben blöf yapmam, vururum dersem vururum.Hemen yanıma gelmezsen, diğer kurşun seni ıskalamayacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIR
Teen FictionÖpüşü beni darmaduman edebilecek, yok edebilecek, lezzetli bir azabı verebilecek şeydi. Bir ateş yandığında, yakar. Yakarsa kül ederdi, yok ederdi. Oysa o, Tanrı'nın ateşiydi. Onun ateşiyle var oluyordum. "İstemem, istemiyorum.Durma, et."dedim nef...