Ömür dedim ömür, ömürden önce ölür çok şey.
Balkondan dışarıya bakarken kurduğun hayaller ölür, yatağının içinde acıyla ağlamaların ölür.
Geçmez sandığın onca acının ateşi içinde sönerken ruhun ölür önce, sonra bedenin ölür. Aşka dair umutların ölür, bir gün mutlu olacağına dair o inancın ölür. Yaşın yirmidir ama ruhun yılanların paramparça ettiği bir iskelettir.
"Yangın tamamen söndürülmüş, yaralı yok.Ambulansta yolda geliyor."diyen erkek sesini duydum belli belirsiz.Başımın yaslandığı o sert göğüste bomboş gözler ve ayağa bile kalkamayacak bir yorgunlukla yerde, kanlar içindeki adama bakıyordum.Ölmüş müydü?"Polisler de hemen arkalarında.Gidiyor musunuz?Ne yapmayı düşünüyorsun Karan?"diyen sesle başımı yerdeki adamdan ayırdım ve hemen önümüzde sıkıntılı bir yüzle dikilen Atakan'la göz göze geldim."Lavin nasıl?"
Üstündeki takım elbisesinde yer yer kanlar vardı, yüzünün bir tarafı morarmıştı.
"Liseli şokta şuanda."diyen sert ses bedenimi sarıp sarmalayan, beni ölümden kurtaran o bedenin, Karan Yağız Karael'in sesiydi."Geldiğimde başına silah dayanmış bir halde buldum."Bu kirli dünyada nefesimin kesilmemesi için başka birinin nefesini kesen o adamdı, Karan'dı."Ona dokunmadılar ama korktu liseli.Ölümle burun buruna geldi."
"Senin hayatın bu."
"Böyle hayatı sikeyim ben.Geldiğimiz hale bak."Karan'ın yakıcı gözleri bana döndü, tenimi sarmaladı ama boş gözlerle yerdeki adama bakmaya devam ettim."Adamı hastaneye götürsünler, yarasına baksınlar.Iyi olsun, onunla bizzat kendim ilgileneceğim."
Buz gibi bir ürperti tenime nefesini üflediğinde, bir yere sığınmalıydım.Karan Yağız Karael'e. Tanrı'sal bir yangın olan o adama. Büyük bir ihtiyaçla Karan'ın göğsüne daha da sindim.
Göğsünde, yerde gökte aradığım o huzur teninden tenime akıyordu.
İçim yangın yeriydi ve sönmesi güç bir yangınken tenime aktığında suya dönüşüyordu."İyi olsun, zor bir geceydi.Atlatması güç olacak.Hoş, yaşadıklarının hangisi kolaydı yada hangisini atlatması kolay olacak ki? Benimki de laf."Sustu."Adamlar götürecekler hastaneye.Yarası hayati değilmiş zaten."Atakan durdu.Yorgun bir nefes verdiğinde kaşları çatıldı."Nişancılığını konuşturmuşsun yine, gebertmemişsin."
"O şerefsizle tek başımayken görüşeceğim çünkü.Benim kadınıma silah çekmek neymiş görüşeceğiz "diyen Karan'ın nefesi saç diplerime esti, öfke öfkeydi."Şimdilik sağ kalsın."Sesinden akan kan nehirleri vardı ve o nehirleri kalbime akıyordu.Karan'ın belini daha sıkı sardığımda titreyerek yerdeki adama baktım."Onun canını almayacağım, canını alırsam kurtulur. Daha kötü şeyler yapacağım."
Can çekişir bir halde bana bakarken bulduğumda, güçlükle yutkundum.
"Sen öyle yapınca Lavin iyi olacak çünkü değil mi kardeşim?Şuanda sakin olması iyi olduğu anlamına gelmiyor.Sen kendin dedin şokta diye."Atakan sinirli bir nefes vererek durduğunda bedenimden bir ürperti geçti , titreyerek hızla Atakan'a baktığım an Karan'ın elleri beni göğsüne sokar gibi daha da sardı ve o an anladım , Karan'ın bedeni gergin ve kaskatıydı ama kendini tutuyordu."Tek başına çatışmanın ortasında kalakalmış kız.Tek başına!Şu otoparka bak bir tane bile sağ var mı?"diyen Atakan ilk defa bu kadar sert ve delirmiş görüyordum."Sana dedim değil mi kardeşim? Senin hayatına ayak uyduramaz bu kız. Senin hayatın zor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIR
Teen FictionÖpüşü beni darmaduman edebilecek, yok edebilecek, lezzetli bir azabı verebilecek şeydi. Bir ateş yandığında, yakar. Yakarsa kül ederdi, yok ederdi. Oysa o, Tanrı'nın ateşiydi. Onun ateşiyle var oluyordum. "İstemem, istemiyorum.Durma, et."dedim nef...