Yorumlarda buluşalım! Keyifli okumalar.
❄❄
Babam fakir bir ailede büyümüştü ve gördüğü o fakirlik babamı hırslı biri haline getirmişti.Bunu bana, ben ağlayarak ablama sığındığımda ablam anlatmıştı.Babamı kötü bilmemi istemiyordu sanırım,anlatmasını buna yoruyordum.
Oturduğumuz mahalle küçüktü, herkes babamı en iyi şekilde anar, ona saygı duyarlardı.Babamı gördüklerinde selam verirlerdi.Babam onların yanında ettiği laflara dikkat ederdi.Bizim yanımızda ettiği gibi küfretmediği için bir ağırlığı vardı babamın.
Ve yazıktır ki başımıza ne geldiyse bundan gelmişti.
Mesela ablamla ben mahallede dikkat çekecek hareketlerde bulunmamalıydık, kıyafetlerimizin boyuna dikkat etmek zorundaydık, kısa ve açık giyinemezdik. Dışarıda çıktığımızda yüksek sesle gülmemeli ve mahallede asla ama asla bir erkekle görülmemeliydik.
Bu babama göre namussuzluktu ve namussuzluk bir cinayet sebebiydi. Bir erkekle değil sevgili olmak, onunla yan yana yürürken bile görecek olursa hiç acımadan okuldan alacağını söylerdi hep.
Namus, uğruna gözünü karartarak, kızlarının hayatını çürüttüğü bir kavramdan öte, bir yaşam sebebiydi."Başımı yere eğdirmeyin!"diye bağırmıştı bir keresinde ablama."Kızsanız kızlığınızı bilin.Namusuma leke getirmeyin, öldürürüm"
Bir nakarattı, durmadan fısıldardı lakin dans edeni olmaz,acıyla yananı olurdu.
Kapının önünde kollarım göğsüme bağlamış bir halde sessizce dikilirken, haberi aldığımdan beri dilimden tek bir kelime çıkmamıştı.Şokta değildim,üzgün değildim ama bir ruh halindeydim ve o ruh hali beni sessizliğe itmişti. Babam vurulmuştu....
Atakan bir elini belime atıp bana yandan sarıldı."Kendine dikkat et ve üzülme kardeşim."dediğinde içim acıdı ."Zaten yeterince yorgunsun daha da kendini üzme tamam mı?"dedi Atakan sırtımı destek olurcasına sıvazlarken.
Bir ceset gibi başımı salladığım an Atakan benden ayrıldı ve kapıdan çıktı.Asuman Karael mutfakta gribe iyi gelecek bir içecek hazırlıyorken Karan'la baş başa kaldık. Ceketinin önünü kapattığında kaçak gözlerle ona bakıyordum.
"Dosyayı verir misin liseli?"diyen Karan ile hemen önünde duran partmontoya baktım.Siyah bir partmantoydu ve üstünde siyah bir dosya vardı ama Karan bir eğilse kendi de alabilirdi yada ayakkabısı ile halıya bir adım atıp içeri girse."Halı kirlenmesin şimdi liseli.Uzat bana dosyaları."
Halı kirlenmesin mi?Kaşlarım hafifçe çatıldı. Karan evin içinde ayakkabı ile geziyordu zaten?
"Tabi vereyim hemen."Göğsümdeki kollarımı çözdüm ve ayağımdaki pandufla Karan'ın önünde durdum. O an çenesi saç diplerime değdi. Dosyayı alıp ona verdim.
"Ruhunun karışıklığını görebiliyorum."diyen Karan burnunu saç diplerime sürttü."O şerefsizle ilgili bir şey öğrendiğimde haberin olacak."dedi, sesi boğuktu."Ben arayana kadar üzülme."
Bir cesedi gömmez ve tutarsan, kokusu her yere yayılır; çocukluğum işte o gömmem gereken ama kalbimde duran cesetti. Ve Karan'ın sesi o çocuğun gözlerinin aralanmasına neden oldu.
"Üzülmedim ki..."diye mırıldandım, bir yaprak gibi titrememek için kendimi zor tutarken.Karan saçlarımı koklamış olamazdı değil mi?"Bilmiyorum Karan, bana söylemesen daha iyi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIR
Teen FictionÖpüşü beni darmaduman edebilecek, yok edebilecek, lezzetli bir azabı verebilecek şeydi. Bir ateş yandığında, yakar. Yakarsa kül ederdi, yok ederdi. Oysa o, Tanrı'nın ateşiydi. Onun ateşiyle var oluyordum. "İstemem, istemiyorum.Durma, et."dedim nef...