#KAN AĞACI

8.3K 520 231
                                    

Bu geçmiş , kan ağacının gölgesinde büyüyen o çocuğun

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu geçmiş , kan ağacının gölgesinde büyüyen o çocuğun.
Zırhından alevler fışkıran o savaşçının.

🍂

Kötülüğün karanlık bir çarşaf gibi gökyüzünü kapladığı bi zamandı.

Ay en tepede, yıldızlar ise gökyüzünü terk etmiş gibi duruyordu.Bunaltıcıydı, bunu çok net hatırlıyordu.

Simsiyah bir makam aracı, Seyhan Nehri'nin hemen dibindeki yolda, sakin bir hızda ilerliyordu.Arka taraftaki camın yarısı aşağıya indirilmişti ve küçük çocuğun yansıması katran karası zamanın içerisine düşüyordu.Açtığı camdan içeri, Adana'nın o kendine has bunaltıcı sıcaklığını kesmek isteyen akşam rüzgarı giriyordu.Saat gece yarısını geçmiş olmalıydı, öyle olduğunu düşünüyordu çünkü bedenini bastıran, göz kapaklarını aşağıya çeken bir ağırlıkla savaşıyordu.Uyumak istiyordu.Uyuması gereken bi zamandı ama o arabanın arka koltuğunda, dedesinin hemen yanında oturuyordu.Neden oradaydı?Bilmiyordu.

Neden Cihan da yanlarında değildi?Bilmiyordu.

Asuman uyumuş muydu yoksa yine huysuzluk mu yapıyordu? Kara nehirdeki birkaç defa kırptı.Yolda onlarınkinden başka bir araba yoktu.Uykulu gözlerle  önünden geçtikleri sokak lambasında duraksadı, Asuman'ın uyumuş olduğuna karar verdi.Eve döndüğünde onun küçücük bedeninin yanına uzansa, onu uyandırır mıydı acaba?Yorgun bir nefes verdi.Kardeşini çok özlemişti.Küçüktü, huysuzdu ama kokusu çok güzeldi.Minik elleriyle parmaklarını kavrayışı...Çok garibine gidiyordu ama aynı zamanda çok hoşuna da gitmişti.Gözleri buluştuğunda attığı o neşeli çığlıkları..Kesin kararını o an verdi.Eve döndüğünde kesinlikle kardeşinin yanında yatacaktı.

"Karan?"

Endişenin gözbebeklerinde gölgelendiği gözleri, hayranı olduğu nehirden, dedesine döndü.

"Karael soyadını, herkesin önünde titreyerek ceketlerini iliklediği bir isim haline getirebilmek için ne kadar ağır savaşlardan geçtim, biliyor musun evlat?Yeryüzündeki bütün insanların duyduğu anda geri adım atmasını sağlamak için nelerden vazgeçtiğimi?Cihat sana hiç bundan bahsetti mi?"

Küçük çocuk, anlayamadı.Başını iki yana sallayabildi yorgunca.

"Bizim geçmişimiz, karanlıkta büyüyen bir çınar ağacı.Rüzgarında boğan, yaprakları kan döken bir ağaç.Kan kırmızısı kocaman bir ağaç."Ağırlaşmış yüzünde bir hırsla duraksadı yaşlı adam.Önüne bakıyordu."Gençken...Daha kimse adımı bile bilmezken...Etrafında bulunan hiçkimse tarafından ciddiye bile alınmayacak kadar sıradan biriydim.Orta gelirli bir ailenin çocuğuydum.Babam memur, annem ise ev hanımıydı.Sıradanlardı yani .Herkes onları severdi ama kimse önlerinde eğilmez, ceket iliklemezdi.Bizimle konuşabilirlerdi.Düşünebiliyor musun evlat?Bizimle rahatça konuşabiliyorlardı! "Yaşlı adamın yüzü, gölgeliydi."Normal bir hayatımız vardı.Normal.Sönük.Büyüdüm, bu durum değişmedi.Mektep bitti, askerlik bitti.Herkes memur olmamı istedi ama ben asla!Bu hayat benim istediğim hayat değildi.Ben daha fazlasıydım, daha fazlası! Çok daha daha fazlasını hak ediyordum.Anlıyor musun?En en en iyisini."Takım elbisesinin içindeki yaşlı adam, duraksadı."Öyle birkaç kişinin tanıdığı biri olmaktan ötesini.Her şeye sahip olan o adam olmak!Bir kral. Acımasız, ezip geçen, parçalayan bir kralVe bunun için her şeyi yapmaya hazırdım.Her şeyi."

SINIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin