Şimdi uzaklarda bir yerlere uzanan gölgem ve umutlarım , artık uyansam bile asla bitmeyen kâbuslarım var.
Ben ailenin ikinci kızı olarak dünyaya geldiğimde ablam Derin Yıldırım liseye giden bir öğrenciymiş.Tek hayali babamın saygısını kazanmak için hukuk kazanmakken doğumumla birlikte kendisi çocukken bir çocuğa bakmak zorunda kalmıştı.
Ben anne diye diye delicesine ağlarken ablam beni sarıp sarmalamış , her yere düşüşümde o kaldırmaya çalışmıştı.Ablam anneme dönüşürken, babamın yaşadığı o evde ablamla birlikte kendimize evin içinde ayrı , küçük bir dünya kurmayı başarmıştık ablam yaşadığı süre boyunca. Ve ben o küçük dünyamızın olduğu az zamanları hiçbir zaman unutamamıştım.
İçindeki ücra köşelerde, bir fotoğrafı eskitir gibi anıları sarartıp solduran o derin çukurun, zihnin en dibine çökmüştü. Hayat, anlık ve spontane geliştiğinde unutulmazdı. Ve yaşadığımız bu dünya sahnesinde, aklımıza bir mıh gibi çakılıp kalan şeyler, küçük anılar olurdu.
Karan Karael'in arabası Mersin trafiğinin içinde, Marinaya doğru giderken gözlerim yol boyunca olan sahildeydi.Arabadaki sessizlik fazla gürültülüydü.Karan arabanın hızını bir tık arttırdığında gözlerim emniyet kemerine gidip geldi.
Karan omzunun üstünden kemerime bakıp önüne döndü ,sonra arabanın hızını biraz daha arttırdı gözleri dikiz aynasında giderken."Takip ediliyoruz değil mi Karan?"diye sorduğumda bir ölü kadar soğuktum."Yine..."
"Evet. Arkamızda iki araba var."Karan Karael arabasının hızını arttırdığında gözleri dikiz aynasındaydı ama benim ifadesiz gözlerim önümüzdeki boş yoldaydı. "Silahımı ver liseli.Konsolda."diyen Karan arabanın hızını biraz daha arttırırken bir elimi konsolun üstüne koydum, diğer elimle de konsolu indirdim ve içindeki siyah silahı elime aldım.
Buz gibiydi.İrkiltti.
"Al silahın"diyerek titreyen elimdeki silahı Karan'a uzattım.Her şeye az buçuk alışmış , tepki vermiyor olsam da silaha alışamamıştım.Silah ölümdü."Bizi kim takip ediyor biliyor musun Karan?Sürekli birileri neden peşimizde?"
Karan Karael'in dudakları bir çukuru açarcasına açıldı.
"Bilmiyorum."Karan'ın parmakları parmaklarımda misafir ettiğim silahını alırken fazlasıyla sakin ve ciddiydi.Silahını hemen ulaşabileceği bir yere bir bacağının üstüne bıraktığında yutkundum."Sana yüzlerce isim verebilirim."Gözleri öndeki yola döndüğünde bakışları sertti."Abartısız."
"Sen bu hayatta doğdun Karan, senin en kötü günün bile bir silahla biter diyen Atakan'ın sesi kulağımda çınladı.Kaşlarım çatıldı."Deden Ertuğrul Karael.Sen silahı kaç yaşında eline aldın Karan?"
"Mesela?Kim mesela?Neden peşimizdeler Allah aşkına?"Durdum.Göğsümde ezici düşünceler vardı , düşmanlarsı, azaplardı. "Ya gittiğimiz her yerde birileri var.Ne bu?Ne?"
"Yan yana ayları devirdik. Bir şeyleri kavrayamadın mı?"diye soran Karan Karael sertti.Cümlesi zihnimi bir mahşer yerine döndürdü. "Ne kadar büyük bir savaşın..."Karan'ı gözleri öndeki yoldayken bana döndü."..Bir yangının içinde olduğunu görmüyor musun?"
"Bu adamlar, bizi takip edenler rakiplerin mi?Onlar da mı ihaleye girecekler?Dertleri bu mu?" Yutkundum."Kim bunlar?"
"İhaleyi kazanmamla iflas eden herhangi biri?"Karan'ın ayakları gaza yüklendi. Karan Yağız Karael bana doğru döndü , gözlerinin içinde gücün getirdiği o bakış belirdi."Şirketini satın aldığım biri?"Karan'ın gözleri dikiz aynasına döndü."Dedemin bir düşmanı?"Ertuğrul Karael kelimesi tenimi ürpertti."Belki ihaleye benim gibi hazırlanan biri? Sayısız, hangisi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIR
Teen FictionÖpüşü beni darmaduman edebilecek, yok edebilecek, lezzetli bir azabı verebilecek şeydi. Bir ateş yandığında, yakar. Yakarsa kül ederdi, yok ederdi. Oysa o, Tanrı'nın ateşiydi. Onun ateşiyle var oluyordum. "İstemem, istemiyorum.Durma, et."dedim nef...