SINIRPROLOG
Zamanın sahip olduğu her küçük anından kanların döküldüğü bir tarih.
18 Ağustos.
Adana'yı sarsan ve şehirde durdurulamayan bir kaosa neden olan haberin, Cihat Karael'in ölümünün iki gün sonrası.Güneş her zaman olduğu gibi gökyüzünde kaybolmuştu, ışınlarının önünü kara bulutlar kaplamıştı ve yer, gökyüzünden daha karanlıktı.İçinde duygu olmayan, eti nefretle yoğurulmuş bir kalp gibi karanlık.
O kalp kadar soğuk.
O kalp kadar korkutucu.
Sıçramış kan lekeleriyle dolu olan takım elbisesinin içerisinde, taş evinin merdivenlerini ağır ağır çıkmaya başlayan o adam- Ertuğrul Karael'in- olduğu gibi.Yüzünün acımasız katmanının hemen altında bir kalp gibi atan öfkesiyle çıkarken, kulaklarından içeri açık televizyonun sözcükleri doldu.
"Tarih 18 Ağustos 1994, Cumartesi.Tarihi bir son dakika haberi ile karşınızdayız sayın izleyiciler.Adana'da, saat 13:00'da, gün aşırı bir ceset daha bulundu.Bu, iki gün içerisinde bulunan sekizinci erkek ceseti.Ve bulunan cesette- yine- şehrin önde gelen ailelerinden ve mafyaya adı karışmış biri olan Vahap Ademoğulları'na ait.Bulunan diğer erkek cesetleri gibi bu cesette, evinin çalışma odasının tam ortasında, bir kan gölü içerisinde bulundu.Polisin söylediğine göre diğer kurbanlar gibi infaz edilmişti.Çatışmaya veya arbedeye dair iz yoktu.Diğer kurbanlar gibi tek kurşunla, kalbinden vurulmuştu ve oracıkta ölmüştü.Cesedinin bulunduğu çalışma odası darmadağındı ve kağıtlar etrafa saçılmış bir haldeydi.Diğer kurbanlar da olduğu gibi sahibi olduğu bütün iş yerleri ; fabrikaları, evleri, şantiyeleri kundaklandı.Adana resmen cayır cayır yakılıyor.Aynı gün içerisinde bu kaçıncı yangın? Kaçıncı? Adana yakılıyor! Halk korkuda. "Kadın korkuyla titredi."Şimdi ekranlara yanan binalardan görüntüler vereceğiz." Kadın sunucunun susmasıyla beraber çığlıklar kulaklarından içeri doldu.Cayır cayır yanan odunun sesini....Adamın yüzündeki ifade değişmedi ama değişseydi, zevk almış bir surat ifadesi olurdu."Tüm bu yaşananlardaki en garip olan ise tüm kurbanların silahla vurulmuş olmalarına rağmen hiç tanığın olmaması.Hiçkimse ama hiçkimse yapanı görmemişti.İki günde, şehrin en karanlık mafya adamları bir bir öldürülürken, akıllarda soru işaretleri vardı.Bu adamlar neden infaz ediliyordu?Onları kim infaz ediyordu?Onları öldüren kişi daha sonrasında neden Adana'yı ateşe veriyordu?"Oğlunun çalışma odasının kapısının önünde durdu adam."Adana'nın adı karanlık işlere bulaşmış ailelerinin sıra onlara gelmeden şehri terk etmeye başladığı aldığımız duyumlar arasında.Adana bir yangın yerine döndü ve ateşin ona sıçrayacağını bilen herkes, kaçıyor.Çünkü kimliğini bilmediğimiz bu öfkeli birisi, yürüyen bir yangın ve önüne çıktığı herkesi küle çeviriyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIR
Teen FictionÖpüşü beni darmaduman edebilecek, yok edebilecek, lezzetli bir azabı verebilecek şeydi. Bir ateş yandığında, yakar. Yakarsa kül ederdi, yok ederdi. Oysa o, Tanrı'nın ateşiydi. Onun ateşiyle var oluyordum. "İstemem, istemiyorum.Durma, et."dedim nef...