#22.SERGİ

29.8K 1K 715
                                    

Yaşım yirmiydi, omuzlarım çökük, umudum hep yetimdi. Üstü örtülmemiş bir çocuğun soğukluğu vardı. Başı okşanmamış ve hep azar yemiş bir çocuğun acısı, kimsesizliği...

Kupa bardağını soğuk, ısınamamış parmaklarımın arasına aldığımda güneş ışınları odanın içine izin istemeden giriyordu.Odanın kapısını açtığımda uykusuzdum.

Kapı eşiğinden dışarı bir adım atmamla sert bir göğse çarptım, adımlarım tökezlerken dengem bozuldu.Refleksle bir adım geriye düşerken belimden geçen ellerle düşmekten son anda kurtulurken, kocaman açılmış gözlerimle beni tutan elin sahibi adama, Karan Karael'e baktım bir nefesle.

"Yavaşla liseli."Dedi belimdeki eliyle geriye bükülmüş bedenimi düzleştirirken Karan sert, azarlayan bir sesle.Beni tutmayan elinde telefon, kulağındaysa siyah bir kulaklık vardı.Çatık kaşlarının altından uykusuz gözlerimin içine baktı."Niye ayaktasın sen daha?Saatin farkında mısın?"diye sorduğunda kulağındaki kulaklığı çıkarıyordu."Beşik mi salladın gece kızım? Ne bu hâl?"

Erkeksi, insanı mest eden parfüm kokusu Karan'ın üstünden ince ince her hücreme yayılırken sabahın beşinde hiç ayakta insan görmemiş gibi soran Karan'a yorgunluğumu atamadığım, ağırlaşmış göz kapaklarımın altında ezilen gözlerle birkaç saniye bakakaldım.

"Çok heyecanlı bir kitap okuyordum elimden bırakamadım...Bir okusan var ya sende bırakamazdın."Omzumu silkelediğimde kan çanağı gözlerine baka baka uzunca esnedim.Ağzım yere yapışacak kadar esnerken bedenim bir kedi gibi mayıştı, gözkapaklarım ağır geldi bir an."Ya çok heyecanlıydı. Bir bakmışım sabah olmuş."Tekrar esnemeye başladığımda elimin tersiyle dudaklarımı kapattım dikkatle bana bakan Karan'dan utanarak.

Aslında sorun kitap değildi, bedenim haram kılınmış gibi geceleri uyuyamıyordu.Gündüzleri halının altına süpürdüğüm ne kadar düşünce varsa, güneş söndüğünde halının altından çıkıp, uykumu da içine alarak bir girdaba dönüyor ve ben o hızla dönen girdabın sesinden uyuyamıyordum.Yastığın her yanı çivi oluyordu, döndükçe bedenime rahat vermiyordu.

"Uykusuzluktan başıma kalacaksın bir gün. Kitaplar uykusuz bırakır biliyorum ama nedeni bu değil. Yorgunsun.Sadece kitaptan değil bu yorgunluk."Dedi Karan alkolü aldığım nefesi saç diplerime eserken.Karan duraksayarak yüzüme baktı. "Düşüncelerle savaşma kızıl.Kabullen"diyen Karan'ın telefonu çaldı, çaldı ama Karan açmadı."Çırpınmak çürümektir unutma. Zihninle savaşa girme, onlar yenerler."diyen Karan arkasını döndüğünde telefonunu kulağına götürürken yutkunarak geniş sırtına bakakalmıştım.

Karan nereden anlamıştı konunun kitap olmadığını?Yalan söylemiyordum evet kitap okuyordum ama yapabilecek başka bir şeyim olmadığından kitap okuyordum.

"Düşünceleri yenemiyorum.Çırpınıyorum, elimde değil. Keşke dediğin gibi yapabilsem."Avucumdaki bardağı sararak onun arkasından mutfağa geçtiğimde üstümdeki Karan'ın kazağının kolunu indirdim ve bir bacağı tezgaha yaslı Karan'a yaklaştım."Ne zaman geldin Karan?"Sesim çekingendi."Geldiğini duymadım da ondan soruyorum, yanlış anlama."

Kahve makinesine bakan, torba torba olmuş göz altların sahibi Karan yavaş, çok yavaş bir şekilde omzunun üstünden bana döndüğünde üstümdeki tekneden ayrılırken yanıma alıp, evde giydiğim kazağına baktı.Yerimde huzursuzca kıpırdandığımda, bir an Karan'ın kazağını giydiğim için pişman oldum ve tam o an Karan gözlerime çıktı aynı yavaşlıkla.

"Az önce geldim."Sesine dokunsam sesi bir anda infilak olur, her yana uykusuzluk düşerdi."Uyuyorsun diye ses yapmadım liseli.Ama görünen o ki buna gerek yokmuş."Karan Yağız Karael kahve makinesinin altındaki kahvesini aldı.

SINIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin