Yorumlarda buluşalım.
❄❄❄
İnsana yedek bir kalbi olduğunu hissettiren, iki kızın sonsuz arkadaşlığına Laotong denirdi.Birbirini kardeşçesine sevme anlamına geliyordu.Bu derin kelimeyi zihnimin en derinine gömüp, toprağını atan kişi Sena'ydı.
Geçen yaz söylemişti.
Akşamdı; mahalleye bakan balkonlarında, saçlarımızı okşayan rüzgarın altında türk kahvesi içiyorduk.Sena aramızda kalan,eski mutfak masasının diğer tarafında oturuyor ve neşeyle bir şey anlatıyordu.
Biraz aşağımızda kalan sokakta oynayan çocukların, balkondan onları izleyen annelerinin seslerini hatırlıyorum.Yüzümde yorgun bir gülüşle Sena'yı izlediğimi hatırladığım gibi.
"Ne gördün ki?"diye sordum gülümseyerek.
"Laotong! Bir kalbim daha olduğunun en büyük kanıtısın Lavo!" demişti gözlerimin içine gülerek bakarken.Kahverengi-sarı karışımı saçları dağınık topuzdu, yüzünde ise kaygısız, neşeli bir ifade vardı."Sen benim en yakınım, kız kardeşimsin.Bizim arkadaşlığımız sonsuz!"
"Öyle mi?"demiştim hafif şakayla.O an böyle bir cümlenin olduğunu bilmediğimden garipsemiştim."Fincanda mı gördün bunu peki?Orada mı yazıyor?Yoksa falcıların mı söylüyorlar sana?"dediğimde her zamanki gibi dalgaya vurmuştum.
Yüzünü buruşturmuştu."Dalga geçme, ciddi bir şey söylüyorum burada, beni ciddiye al.Şimdi şakanın zamanı değil "dedi fincanını ters çevirirken."Biz Mersin'deki üç güverciniz.Ben, sen ve Alaz.Bunu bilmek için falcı olmaya gerek yok"Kafasını kaldırdı ve bana dil çıkardı."Bizim memleketimiz, bizim gökyüzümüz bir,unutma."
Güldüm.
Rüzgar esti, narin elleri kızıl saçlarımı okşarken, dudaklarımda bir tebessümle ona bakmayı sürdürdüm.Şu anki Lavin olsa, onu onaylardım.Benim diğer kalbimin o ve Alaz olduğunu söylerdim.
Sessizliğin göğsüne kafamı koyup, ona sığınmazdım.
Sancılı bir nefesle yutkundum, boğazım sızladığında ağır ve yorgun göz kapaklarımı kapattım.Göğsüm, cinayeti işlediği mekandan kaçan birinin ki gibi hızla inip kalkarken, tepemdeki ışık gözlerimi acıttı.
Hangi ara uyuyakalmıştım ben?
Yatakta doğruldum,ayaklarım ahşap parkeye bastığında kendime gelebilmiş değildim.Saat kaçtı?Gözlerim yatağımın yanındaki küçük, desenleri olan halıda birkaç saniye duraksadı.Sersemlemiş gibiydim.
Gözlerim halıdan ağır ağır yukarı çıktı.Bembeyaz bacaklarıma bakarken ağır bir ifade oldu yüzümde.
Gece yatmak için giydiğim kırmızı,saten, çiçek desenli şort neredeyse yok gibiydi.Bakışlarım kırıldı, öfkemi gizleyemedim.
Babam şuanda burada olsaydı ve beni bu şortla görseydi yaşanacak olan kavgayı düşünemiyordum.Edebileceği küfürler ve sözler bir an zihnimde kırmızı bir lambada yandı.
Üstündeki ne?Üstündekini sokaktaki kadın giymez...Sayamayacağım kadar fazlası.Ellerimi yüzüme kapattım ve derin bir sıkıntıyla ovaladım.Ben ne yapıyordum Allah aşkına?Neyin düşüncesiydi bu?
Ben Mersin'de değil,Adana'daydım.Ben babamla değil,Karan Karael'le kalıyordum.Bunun farkına varmam gerekiyordu artık.Ellerimi yüzümden çektim ve ayağa kalktım.Bir şeyler içmeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIR
Teen FictionÖpüşü beni darmaduman edebilecek, yok edebilecek, lezzetli bir azabı verebilecek şeydi. Bir ateş yandığında, yakar. Yakarsa kül ederdi, yok ederdi. Oysa o, Tanrı'nın ateşiydi. Onun ateşiyle var oluyordum. "İstemem, istemiyorum.Durma, et."dedim nef...