Gözyaşı: اشکBazen aşkta çok talihsiziz. ben böyle olduğunda koşarım. koştuğun zaman vücudun su kaybeder. geriye göz yaşları için su kalmaz.
گاهی در عشق خیلی بدبختیم وقتی اینجوری باشه می دوم وقتی می دوید بدن آب از دست می دهد. آبی برای اشک باقی نمی ماند
Nurettin Rençber: Yürürüm
"Kardeşin olsa sevinir misin sahiden?".
"Çoooook sevinirim".
Turna göğsüne sinip uykusuna devam ettiğinde bu anı ne kadar çok özlediğini farketti. Gerçekten kızı kardeşi olduğunu öğrense sevinir miydi acaba?
*
O gece yatağına geri dönmedi Mustafa. Dönmemesinin nedeni ise utançtı. O kadar utanıyordu ki yaptıklarından karısının yanına öylece uzanıp yatamayacağını anlamıştı. Bir şeyleri düzeltmeliydi. Nasıl yapacağını bilmese bile denemeliydi. Kesi yavrusu gibi etrafında dolanarak yapamayacağını dün geceki konuşmadan da anlamıştı. Madem seviyorsun göster o zaman diyordu Ezo. Haklıydı. Bu zamana kadar çokça sözler yeminler vermişti ama her defasında cayan taraf yine kendisi olmuştu.
Güvenmek istiyordu Ezo. İnanmak. Gitmeyeceğine, onu bir daha yalnız bırakmayacağına inanmak istiyordu. Aslında çokta şey değildi bunlar. Normalde Mustafa gibi birisi içimde zor şeyler değildi. Fakat söz konusu Ezo ve evliliği olunca korkağın tekin oluyordu. Sıkılmıştı bu durumdan karısı. Karşısında gerçek bir koca istiyordu. Gerçek kocadan kastı onunla sevişen bir adam değildi. Arkasında durup ona Koç kanat geren bir adamdı.
Her ne kadar düşünmek istemese de abisine olan bağlılığını daha iyi anlıyordu. Neden ilk sevişmede suçu üstlendiğini anladığı gibi. Her olayı düşünüp ona biraz daha ak verdiğinde kendini oracıkta bozmamak için zor direndi. Nasıl bir kadındı sahiden Ezo? Bunca şerefsizliğe rağmen onu güzel kalbine alabilmişti. Hak etmiyordu hiç bir şeyi Mustafa. Kızıyordu kendine korkaklıkları için. Ama bu defa kendini ona layık görmeyip kaçmayacaktı. Madem layık değildi layık olmaya çabalayacaktı. Layık olana kadar da durmayacaktı.
Farkındalıkla gülümsedi. İlk defa kaçmak değilde savaşmak istiyordu. Hayatının her alanında zorluğa gelince kaçmayı istemişti ama durum böyle değildi artık. Uğruna savaşmak istediği bir ailesi vardı. Güzeller güzeli bir karısı ve bir de baş belası dünya tatlısı kızı.
Kapının önünde sayamadığı sigaralarından birimi daha söndürdüğünde içerden adı seslenildi. Galiba kahvaltı yapılacaktı. İçeri girmeli ve karısının yanında olmalıydı. Heyecanla boğazını temizledi. Kolay olmayacaktı. Ama zaten kolay olmasını da istemiyordu. Ezoya çektirdiği kadar çekmeliydi ki kıymet bilmeliydi. Aklını başına alması için burnunun sürtmesi lazımdı. Eh sağolsun güzel karısı da bunu yerine layığıyla getirecekti.
*
Ezo içeri geçip kimseyle konuşmadan yanına oturan adamla gerildi. Dün geceki konuşmadan sonra tekrar kaçmasını beklemişti. Elbette onları burada bırakıp gitmezdi lakin kaçmaktan kastı duygularıydı. Yine abisinin karısı moduna geçip ona yaşadıklarını zehir edeceğinden emin gibiydi hatta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ŞÛRÎDE~
General Fiction"Dokunma bana! Dokunma!". "Dokunacağım! Kocam değil misin!". "Değilim! Hiç bir şeyin değilim senin. Anlamadın mı bunu hala?". Ezo duyduklarına aldırmayıp İbrahim'in dudaklarına açlıkla saldırdı. Isırıyor, yalıyor, çekiştiriyordu. İbrahim'in onu itme...