Yabancı: خارجیBir kaç kişi mutluluğu bulabilsin diye bir çokları acı çeker
تعداد کمی از مردم رنج می برند بسیاری برای پیدا کردن شادی
"Sahi mi diyorsun?".
Mustafa iyice yerleşti Iraz'ın üstüne. Ağırlığını tamamiyen vermese de onu tamamiyen hissetmesini sağlamıştı.
"Sahi diyorum ya!".
"Ama o kız...yani Ezo..".
Mustafa hissetmesiyle yetinmeyip biraz daha bastırdı kıza kendini. Mırıltıdan farksız bir inilti döküldü Iraz'ın dudaklarından. Mustafa'nın aklını yitirmesine yetmişti bu. Gözlerini bir saniye olsun Iraz'ın dudaklarından ayırmıyor, kıpırdanan dolgunluklara kapanmak istiyordu.
"Onu İbrahim abime istedik. Bana değil".
Iraz'ın şaşkın bakışlarının yerini mutlu bakışlar aldı. Kırmızı renkteki dolgun dudakları açıla bildiği kadar açıldı ve inci gibi dizili dişlerini ortaya serdi. Göğsü mutluluktan inip kalkıyordu. Yumuşak hatları Mustafa'nın göğsüne temas ediyor genç adamı daha da çıkmaza sokuyordu.
Iraz'ın kısılan kömür karası güzel gözleri ardına kadar açılan ve içinde oynayan dili mutluluktan attığı kahkahalarıyla kabaran göğüsleri...Mustafa yanıyordu. Mustafa Iraz'ı da yakmak istiyordu. Bundandır dayanamadı daha fazla, kapandı gül goncası gibi dudaklara.
Iraz memnuniyetle açtı ağzını. Mustafa'nın yumuşak etli dudaklarını emerek onu ne kadar istediğini göstermek istedi. Bi ara Mustafa'nın dili daldı ağzına. Gözleri sonuna kadar açıldı hemen. İlk öpüşmeleri değildi ama ilk defa kendini bu kadar kaybediyordu adam. Sevişirken bile temkinliydi oysa. Kendisi ayartmasa Mustafa'nın onu kadını yapacağı yoktu hatta.
"Ulan...aklımı başımdan alıyorsun. İki dakika adam gibi duramıyorum be nazlı çiçeğim. Ya elim ya dilim seviyor seni".
"Mustafa'm...bırakmazsın beni değil mi?".
"Ölüm bile ayıramaz seni benden. Ölüm bile!".
Iraz'ın baldırını sıkıp elleri yukarı yumuşak etine yol aldı. Erkekliği dayanamayacağı kadar şişmişti. Bir bütün olmak istiyordu kadınıyla. Bacaklarını ayırdığı kadınının merkezine bastırdı şişkin erkekliğini. Biri görecek diye korkmasa pijamasını indirdiği gibi sokulacaktı sıcağına.
"İt beni nazlı çiçeğim. Ben kalkamayacağım yoksa".
"Ben seni nasıl iterim? Seni ne kadar sevdiğimi bilmez misin?".
Mustafa artık birinin göreceğini falan düşünecek hali geçmişti. Iraz'ın boynuna bastırdığı dudaklarıyla genç kızın boynunu emerek öpüyordu. Emdikten hemen sonra dişliyor sonra bir daha emiyordu. Elleri göğüslerine inip çiçekli fistanın düğmelerini tek eliyle araladı. Vakit geçirmeden göğsünü avuçladı. Acımadan sıkıyor yoğuruyordu. Arada ucunu çekiştirip koparmak istercesine avuçlarının içine hapsediyordu.
"Mustafa...".
"Nazlı çiçeğim".
"Sev beni Mustafa'm".
Iraz'ın istediği oldu. Mustafa dize gelen otların arasında sahip oldu bir daha ona. Bu defa korkmadan çekinmeden. Biliyordu yakında alacaktı sevdiğini. Evinin kadını yapacaktı. Boy boy çocuklarının anası edecekti. Tıpkı şimdi ki gibi evliliği boyunca sevdiğinin sıcaklığından hiç çıkmayacak bir an olsun ayırmayacaktı güzünün önünden. Canına can nefesine nefes katacaktı bir ömür.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ŞÛRÎDE~
Fiksi Umum"Dokunma bana! Dokunma!". "Dokunacağım! Kocam değil misin!". "Değilim! Hiç bir şeyin değilim senin. Anlamadın mı bunu hala?". Ezo duyduklarına aldırmayıp İbrahim'in dudaklarına açlıkla saldırdı. Isırıyor, yalıyor, çekiştiriyordu. İbrahim'in onu itme...