Seçim; انتخابBiz mi seçimleri yaptığımızı yoksa seçimlerin bizi olduğumuz kişi mi yaptığını kim bilebilir ki?.
چه کسی می داند که آیا ما در حال برگزاری انتخابات هستیم یا انتخاب هایی که انجام می دهیم؟
Takip ederseniz sevinirim ❤
*
"Karıma laf ediyorlar Mustafa. Erkek miyim ben? Tutamadım elinden. Çekip alamadım bu cehennemden. Ama yapamadım. Korktum. Gidemedim. Bana edilmeyince o sözler katlanılır sandım. Katlanılmıyormuş. Kapayamıyormuş kulaklarını insan.
Ben ne ettim Mustafa! Ben ne ettim.
Mahvettim o kadını. Hayatını mahvettim".Şimdi aklında tek bir soru vardı. Ezo neden ona yalan söylüyordu?.
Mustafa karısının neden bu yalanı söylediğini anlayamıyordu. Ortada hiçte onun anlattığı gibi şeyler dönmemişti. Evet bir an öfkesine yenilip bağırıp çağırmıştı ama mantıklı düşününce olayın kabak gibi ortada olduğu aşikardı.
Ezo yıllarca bebek hasretiyle yanmış yaralı bir kadındı. Evet suç ondaysa abisini o yanına yaklaştırmamışsa ne demeye bebek bebek diye inlesin ki? Ya da en ufak bir bebek lafını üstüne alınıp günlerce odasına kendine hapis hayatı yaşatsın? Neden sırf kendi çocuğu olamıyor diye Turna'yı öz annesi gibi sahiplensin?.
Oturmayan şeyler vardı. Ve o gizli kalmış kıyıdaki köşedeki tüm gerçekleri bilen tek bir kişi vardı. O da gerçeği söylemek yerine gözlerinin içine baka baka yalan söylüyordu. Ama neden! Mustafa buna akıl erdiremiyordu işte. Abisini neden canla başla savunuyordu? Abisinin nasıl bir geçmişi vardı ki onun gerçeği ortaya saçılmasın diye kendi yalanını dillendiriyordu.
"Ezo...sana tek bir soru soracağım".
Ezo bir anda hissizlesen ağlamayı kesen ve ona tuhaf bakışlar atan kocasına korkuyla baktı. Gerçeği anlamış olabilir miydi Mustafa acaba? Yoksa o da herkes gibi kısır olduğu için gelecekte yaranacaklar için önden bir uyarı mı yapıyordu. Belki de Mustafa onu bırakmak istediğini söyleyecekti. Abisine bebek verememişti şimdi gerçeği de biliyorken belki onu baba evine geri yollardı.
"Ezo. Duyuyon mu beni ?".
Ezo transa girmiş gibi konuşulanlara sağır olmuştu. Aslında Mustafa'yı görüyor ve duyuyordu ama aklına gelenler ile kanı donmuştu. Hayatının en büyük sırrını açığa çıkarıp ilk defa gerçek bir kadın gibi sevişip anne olmaya bu kadar yaklaşmışken her şeyin tepetaklak olacak olması iliklerine kadar buz tutmasına neden olmuştu.
Mustafa karşında ona karşı tepkisiz kalan kadından korktu. Onun bir takım şeyleri anladığını düşünüp şoka mı girmişti. Ne olmuştu güzel karısına. Endişelendi. Hemen kucağına alarak çıplaklığını kendi bedenine yasladı. Ne kadar üşümüş olduğunu farketti. Bunu daha önce göz önüne almadığı için kendine bir güzel sövdü.
"Ses ver güvercin. İyisin di mi?".
Ezonun şefkat ihtiyacıyla ona sığınması Mustafa da derin bir yara açtı. Bu kadar masum ve yaralı bir kadına daha dikkat etmeliydi. Hemen yatağa yatırıp onu kollarının arasına aldı.
"Güvercinim. Güzelim. Bak hadi bana".
Ezo başını Mustafa'nın boynuna saklamış gerçeklerden kaçmaya çalışıyordu. Ama onun şefkatli ve güven veren sesi aklını çeliyordu. Soğumuş burnunu onun boynuna sürtüp dinlediğini belli etmek istedi.
Mustafa küçükte olsa bir tepki aldığı için mutluydu. Alnına ardı ardına sayısız öpücük bırakıp mümkünmüş gibi daha bir sıkı sarıldı. Kemikleri kaynaşmıştı bu yakın temastan. Ama ikisininde şikayeti yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ŞÛRÎDE~
General Fiction"Dokunma bana! Dokunma!". "Dokunacağım! Kocam değil misin!". "Değilim! Hiç bir şeyin değilim senin. Anlamadın mı bunu hala?". Ezo duyduklarına aldırmayıp İbrahim'in dudaklarına açlıkla saldırdı. Isırıyor, yalıyor, çekiştiriyordu. İbrahim'in onu itme...