Özge Öz / Aktaş Diye Bellediğim
*
Sultan kadın gelininin çığlığıyla ona koştu. Rengi atmıştı. Duydukları onu mutlu etmeyecekti elbette ama sancılanmasını da beklemiyordu. Ağlar,istemez, yalvarır sanmıştı. Iraz'ın bu kadar yıkılacağını düşünmemişti. Hepsi kendi akılsızlığıydı. Hamile kadına bunun denmeyeceğini bilmeliydi.
"Yavrum. Kuzum. İyi misin?".
Iraz eli karnında soğuk terler döküyordu. Ona böyle bir şeyi nasıl söylerdi. Kabul et diye ısrar etmemişti elbette ama bu soruyu yöneltmesi bile kırmıştı onu. Dudaklarını kemirdi. Yaşardı hemen de gözleri. Ona dokunan elleri istemedi üzerinde.
"Sancılandın mı? Bi şey mi oldu bebeye?".
Sultan'ın titreyen sesiyle üzüldü Iraz. Onunda yapacak bir şeyi yoktu ki. Sorması gerekiyordu. Kabul etmesi için de bir zorlaması yoktu kesinlikle. Allah korusun ama kendi yerine Ezo olsa ona da sorulurdu aynı soru.
"İyiyim ana. Düşünme beni sen".
"O nasıl söz yavrum! Nasıl düşünmem seni?".
Irazın uzun zamandır içinde tuttuğu yaşları dökülmeye başladı. Kaynanasına sarılarak hüngür hüngür ağladı. Mustafa'nın soğuk halleri, Ezonun çaresizliği, bi de bu kuma olayı iyice germişti hamile kadını.
"Ana?".
"Ağlama anası kurban. Bilemedim böyle olacağını. Hay dilim kopaydı da açmasaydım ağzımı".
Iraz karnında ki ufak sancıya rağmen uzandı kaynanasına. Ellerini tutup öptü. Onun yaptığı analığı kendi anası yapmamıştı. Bu kadar iyiyken ondan şikayet edemezdi. Ona haksızlık yapamazdı. Çünkü herşeye rağmen oğlunun arkasında durup bu eve gelin gelmesini sağlayan aslında oydu. Kocasına bile karşı çıkmışken kendi keyfi için kuma getirmezdi. Iraz istemezdi kumayı. Ama şartlar oraya giderse ne yapardı bilmiyordu. Kocasından emindi. Hatta Ezo'dan da emindi bu evliliği asla kabullenmeyeceklerine. Lakin asla göz ardı edemeyeceği bi gerçek vardı.
Haşmet ağa.
Onun istediği her daim olurdu. Kuma işi olacak derse onlara ne kadar söz hakkı düşerdi onu kestiremiyordu. Olmaz istemem derse kim dinlerdi onu? Kocası dinlerdi kaynanası... Onu bilemiyordu. Ezo da direnirdi. Ama iki kadının direnişi ne kadar fayda ederdi?.
"O ne biçim laf ana! Allah korusun. Deme kendine bi daha öyle şeyler!".
Sultan kadın bu halde bile kendine laf etmesine izin vermeyen gelinine sarıldı. Yüzünün solgun olduğunu farketmişti. Daha fazla yormak istemiyordu. Zaten son aylarıydı. Eğer bu kadar stres ve iş yaparsa bu gidişle erken doğuma gidecekti. Bu saatten sonra onun dinlenmesi gerekiyordu. Haşmet ağayı nasıl ikna ederdi bilmiyordu ama bir yardımcı almalıydı. Ezo odadan çıkmazdı Iraz da bu halde iş yapamazdı zaten fazlasıyla yoruluyordu. Bir yolunu bulup mutfak için birini almalıydı.
"Hadi yavrum kalk da odana götüreyim seni. Çıkma odadan. Dinlen".
"Ama ana yemek-".
"Sen merak etme hallederim ben. Karnının burnunda kadınsın. Zaten kaç zamandır sen koşturuyorsun herşeye".
""Sen tek başına yapamazsın ki".
"Bulurum bir yolunu beni merak edeceğine beğeni düşün. Ona iyi bak. Benim tek isteğim budur".
"Ana Ezo da çıkmaz odadan. Belin ağrır. Bari aşı ocağa koyaydım".
Iraz kaynanasına dirense de Sultan kararlıydı. Koluna girip odasının kapısına kadar eşlik etti ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ŞÛRÎDE~
General Fiction"Dokunma bana! Dokunma!". "Dokunacağım! Kocam değil misin!". "Değilim! Hiç bir şeyin değilim senin. Anlamadın mı bunu hala?". Ezo duyduklarına aldırmayıp İbrahim'in dudaklarına açlıkla saldırdı. Isırıyor, yalıyor, çekiştiriyordu. İbrahim'in onu itme...