"Tutamayacağın sözler verip daha da üzme beni bizi. Kaldıramam Mustafa. Yemin ederim kaldıramam".*
2 ay sonra
Mustafa yanında deliksiz uyuyan karısına biraz daha sokuldu. Bu aralar fazla uykucuydu güzel karısı. Sebebini bilmese hasta olduğunu düşünecekti. Ama yaklaşık bir ay önce çok saçma bir şekilde baba olacağını öğrenmişti. Tabi başlarda karısının ondan bunu saklamasına alınsa da sonrasında o söyleyene kadar susmayı tercih etmişti.
Kızının kavgasına şahit olduğu bi an da kızının karşısındaki arkadaşına kardeşiyle yapacağı intikam planlarını ballandıra ballandıra anlatmasıyla afallamıştı. Başlarda Turnanın hava atmak istediği için söylediğini düşünse de eve gelince aklına düşen şüphe tohumlarıyla karısının hareketlerini gözlemlemiş ve olabileceğini farketmişti.
Ezo anne olabilirdi. E tabi kendisi de baba. İlk gece heyecandan uyuyamadı Mustafa. Sonraki gece karısı uyuyunca gizlice odaya gidip karısının karını okşamıştı. İkisinden bir parçanın orda can buluyor olma ihtimali küçük bir çocuk gibi ağlatmıştı genç adamı. İzin vereceğini bilse sarılıp ağlamak istiyordu ama hakketmişti yaptıklarından sonra böyle bir cezayı.
Ezonun bunu ceza olarak yapmadığının da farkındaydı elbette. Öyle biri değildi. Ama ona güvenmediği apaçık belliydi. Hakketmişti. İnkar edemezdi. Ama zoruna da gidiyordu öte yandan. Karnındaki onun da bebeğiydi. Yaptıklarından ötürü ondan uzakta kalması hoşuma gitmemişti. Ama biliyordu ki aptallık yapıp gitmeye çalışması zaten onu çocuklarından ayırmış olacaktı. Hangi aklılla gitmeye çalışmıştı hala aklı almıyordu. Aptaldı. Çok salak.
Kollarının arasındaki uyuyan karısına biraz daha sokuldu. Açıkta kalan ensesini koklayarak bir öpücük bıraktı. Kendine hakim olamayarak kalçasını ezonun öne çıkan kalçasına yasladı. Onun izni olmadan ona dokunmayacaktı elbette ama çok özlemişti. Fazla özlemişti hemde. Teninde kaybolmayı, öpmeyi sarılmayı. Ezoya dair her şeyi çok çok özlemişti.
Göbeğinin üstünde olan elini kendine hakim olamadan ezonun kasıklarına uzattı. Akılsız bir adam olmasa uzaktan dokunmakta kalmayıp orasını avuçlayabilirdi hatta avuçlamakla kalmayıp erkekliğini içine gömebilirdi. Bu düşüncelerle kasıkları sızladı. Sertleşmeye başlayan uzvunu ezonun kalça arasına sürtmemek için kendini zor tuttu.
"Immmhh..."
Ezonun kendinde olmadan mırıldanması adamın sabır sınırlarını fazlasıyla zorluyordu. Burnunu ense köküne biraz daha yaslayıp son defa öptü.
"Mustafa..."
Uyku mahmuru söylenmesi Mustafa'nın gözlerini sıkı sıkıya kapatmasına neden oldu.
"Mustafa!".
Sızlanmasıyla kıkırdadı. O kadar tatlıydı ki bu halleri. Çektiği kolunu hafif çıkık karnına biraz daha sarıp ezonun kulağına fısıldadı.
"Annen çok nazlı bebeğim".
Ezo kulağının bidinde ki fısıldamayla kafasını geriye yasladı. Mustafa bir şeyler söylüyordu ama uykusu öyle yoğundu ki bir türlü uyanamıyordu.
Gittikçe ilerleyen gebeliği uyku konusunda çok zorluyordu onu. Sabahları uyanmak bilmiyor geceleri ise tavuk gibi erkenden uyanmasına neden oluyordu. Mustafa'nın onun durumunu anlamasından çok korkuyordu. Artık iyice belli olan göbeğini örtmek için bol kıyafetler giymeye çalışsa da saklayamayacak duruma geçecekti yakında. Kış ayında olmaları işini saklama ve uyku konusunda kolaylaştırsa dahi bu durum saklanmayacak raddeye gelmişti en nihayetinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ŞÛRÎDE~
General Fiction"Dokunma bana! Dokunma!". "Dokunacağım! Kocam değil misin!". "Değilim! Hiç bir şeyin değilim senin. Anlamadın mı bunu hala?". Ezo duyduklarına aldırmayıp İbrahim'in dudaklarına açlıkla saldırdı. Isırıyor, yalıyor, çekiştiriyordu. İbrahim'in onu itme...