Mucize: معجزه
İnsanların yarısı işlerin yoluna gireceğini düşünüyor. Diğer yarısı da mucizelere inanıyor.
نیمی از مردم فکر می کنند همه چیز نتیجه خواهد گرفت. نیمه دیگر به معجزه اعتقاد دارد.
Medaya da güvercinimiz Ezo 🕊
🎵Ayfer Vardar: Ümmühan 🎶
*
"Sen benim annem değil misin?".
Dalında solup kopan yapraktı artık. Titredi vücudu. Nasıl diyecekti gerçekleri. Annen öldü denir miydi el kadar sabiye. Kararsızdı. Ne yapmalıydı şimdi?.
*Donmuş bir şekilde bakakaldı ona bakan küçük kıza. Gözlerindeki yaşlardan onun "yalan, bütün bunlar sen benim canım kızımsın" demesini istediğini okuyabiliyordu. Bakışlarını kaçırdı. Ona bir daha aynı yalanı yaşayamazdı. Annesi olmak için neler vermezdi. Ama Turna ona emanetti. Canımdan çok sevse de gün gelip gerçekler ortaya elbet dökülecekti.
Turna kendi yaşıtlarına göre hem daha zeki hemde daha duygusaldı. Gerçekleri anlatmak isterdi Ezo da. Ta en başından beri anne diye bilsin istememişti. O Turna'nın ablası olmaya da razıydı. Ama Turna onu annesi olarak seçmişti. Turna ona anne demişti. Ezo nasıl sevme beni derdi. Annen değilim senin derdi. Hem küçücüktü. Dönmeyen diline inat anne demeyi başarmıştı.
Turna annesinin yüzünü eğmesiyle korktu. Annesiz kalmazdı değil mi? Ezo onun annesiydi. O her zaman annesinin kuzusu olmuştu. Ya bir daha onu sarmazsa, saçlarını okşamazsa, göğsüne yatırıp uyutmazsa...
"Anamsın sen benim!".
Onun hınçla çıkan sesiyle eğdiği başını kaldırdı. İleri uzanıp yüzünü avuçları arasına aldı. Titreyen dudaklarına bakarak yüzünü öpücüklere boğdu. Gözünden akan tek damla yaşa kurban olurdu. Kıyamazdı ona. Hele de imci gibi akan yaşlarına.
"Bana bak kuzum. Bak bana...".
Ezonun ona kuzum demesiyle ağlayan suratı mutlulukla parladı. Kızı olmasa ona kuzum demezdi.
"Ana..".
Yüreği cız etti yineden. Canı yanıyordu. Onun annesi olamadıkça kalbi ağrıyordu. O can arkadaşı Iraz'ın öksüzüydü. Anasız kalmış ama analık görmüş minik kuzusuydu.
"Hadi gel bakalım".
Elini uzatıp Turna'nın ona minik elini uzatmasını bekledi korkuyla. Evet şimdilik inanmıştı onun annesi olmadığına ama inanacaktı. Görecek duyacaktı.
"Kızacaksın onlara değil mi ana. Yalancı Emine! Döv onu tamam mı!".
Kızgındı arkadaşlarına. Dövmesini isteyecek kadar da öfkeli. Daha önce hiç bu kadar kızgın ve öfkeli görmemişti miniğini. Arkadaşlarıyla her zaman iyi anlaşırdı. Belli ki görünenden bile fazla incinmişti. Gözü karardı Ezo'nun elbette küçük bir yavruya el kaldırmayacaktı ama onu zehirleyip sokağa salan anasına temiz bir dayak şarttı.
"Gelmiyon mu kuzum?".
Turna küçük bedenini kalçasını yatakta sürterek aşağı itti. Korkusu hala geçmemiş olacaktı ki sıkı sıkıya sardı annesinin elini.
"Nereye gidecez?".
"Seni biriyle tanıştırmak istiyorum. Çok güzel biriyle".
Sesinim titremesine engel olamadı. Elini sıkın miniğinin elini aynı şekilde kavradı. Birbirilerini kaybetmekten ölesiye korkuyorlardı. Belli etmemeye çalışsalar bile korkuları yüzlerinden okunuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ŞÛRÎDE~
General Fiction"Dokunma bana! Dokunma!". "Dokunacağım! Kocam değil misin!". "Değilim! Hiç bir şeyin değilim senin. Anlamadın mı bunu hala?". Ezo duyduklarına aldırmayıp İbrahim'in dudaklarına açlıkla saldırdı. Isırıyor, yalıyor, çekiştiriyordu. İbrahim'in onu itme...