Dönüş: برگشت
Kimse seni benim sevdiğim kadar sevmeyecek. Sana olan aşkım neden yeterli gelmiyor?
هیچ کس به اندازه من دوست نخواهد داشت ، چرا عشق من به اندازه کافی نیست؟
Barış Manço / Gülbebeğim
*
İbrahim'in odadan çıkışıyla yere bıraktı kendini Ezo. Kafası patlayacak gibiydi. Kaldıramıyordu artık bu yoğunluğu. İnsanların ona kınayan bakışlar atması yetmezmiş gibi birde acıyan bakışları eklenmişti. Kimsenin acımasına ihtiyacı yoktu.
Aslında kimsenin acımaması gerekirdi. Sorun onda değildi. Sorun da yoktu ya. Olmuyordu işte. Başaramıyorlardı. Onlar gibi olanlar da vardı ama nedense insanların tek uğraşı onlar olmuştu. Ne başka bir olay ne de başka insanlar ilgilerini çekiyordu.
Gündemin değişmeyen başlığı Ezo ve kocasıydı. Daha doğrusu üç yıldır gelmeyen bebekti. Neredeydi bu bebek? Niçin gelmiyordu? Neden gelipte bu insanların patavatsız çenelerini kapamıyordu?.
Düşünceler ona eziyet ediyordu. Herhangi bir konuda kafa yormak dahi istemediğini hissetti. Sadece uyumak istiyordu. Uyumak ve mümkünse bir daha hiç uyanmamak.
Üzerinde duran geceliği iğrenç birşeymiş gibi parçalara ayırdı. Her zamanki geceliklerinden birini üzerine geçirip öyle girdi yatağına. Kocasının olmadığı yatağı. Sahi İbrahim neredeydi?. Nereye çekip gitmişti?.
Onu düşünmek istemese de bu geceki tuhaf davranışları aklına üşüşüyordu. İbrahim değildi sanki konuşan. Onun kocası kokusuna doyamazdı. Kollarına almaktan Ezo'm demekten sıkılmazdı. Dokunuşlarından iğrenmezdi.
Ama iğrenmişti. Dokunma midemi bulandırıyorsun demişti. Sahi nasıl demişti o lafları İbrahim?. Hiç mi canının yanacağını üzüleceğini hesaba katmamıştı. Aklını yitirecek gibi oldu yine.
Yatakta dikeldi. Kısacık saçlarına acımadan asıldı. Çekiştirdi. Sanki onları yolarsa düşüncelerinden de kurtulacaktı.
Kurtulamıyordu. Söylediği sözleri işittiği kelimeleri zihninden uzaklaştıramıyordu. Lanet gibiydi. Yakasına yapışmıştı. Her gözünü yumuşunda gözlerinin önüne yıkılan omuzları hayal kırıklığıyla dolan hareleri geliyordu.
Nefes alamıyordu Ezo. Tuttu bağrını çekti. Sanki boğazını parçalarsa ordan nefes alabilirmiş gibi. O da olmadı. O gece ne uyudu ne nefes aldı ne de huzurlu kalabildi.
Binlerce düşünce yerleşti zihnine. Kemirdi onu. Eritti her zerresini. Pes etti sonunda direnmedi. Çünkü biliyordu. Bu geceden sonra hiçbir şey asla eskisi gibi olamayacaktı.
*
Mustafa odanın tavanına bakarken kesilen bağrışları düşünüyordu. Abisinin kükremesi kendi odasına kadar taşmıştı. Yine ne yaptı da delirtti abi mi dedi içinden. Bir kaç defa odalarının kapısını vurup o arsız kızı rezil etmek istemişti. Bunu yapmasına hem şu an yanında uyuyan karısı hemde günler önce abisiyle yaptığı o konuşma engel oluyurdu.
Kırılmıştı Mustafa abisine. Hatta yaka paça kavga ettikleri ilk ve tek tartışmaydı. Abisinin gözünü döndüren şeyi anlayabiliyordu ama bu kadar haklıyken üzerine gelinmesine dayanamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ŞÛRÎDE~
General Fiction"Dokunma bana! Dokunma!". "Dokunacağım! Kocam değil misin!". "Değilim! Hiç bir şeyin değilim senin. Anlamadın mı bunu hala?". Ezo duyduklarına aldırmayıp İbrahim'in dudaklarına açlıkla saldırdı. Isırıyor, yalıyor, çekiştiriyordu. İbrahim'in onu itme...